Category Archives: Akaid

Doğu ile Kitap Tavsiyeleri üzerine

Bismillah.

Saffet Bakırcı (Konyalı Tefsir Hocası)’nın dediği gibi siz Kur’anı baştan sona okuyup,anladınız; Buhari, Müslim, Ebu DAvut, İbn Mace, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, Beyhaki, Rüdani hadi bunlar bir yana Riyazüs Salihini okudunuz da mı benden Kitap tavsiyesi istiyorsunuz… D

Kitap Tavsiyeleri
1) Ahmed Kalkan ;Müslümanın Akaidi , Rağbet Yay
2) Ferit Aydın; İslamda İnanç Sistemi/Akaid KAHRAMAN YAYINLARI
3) Mehmed Alagaş, Din Gerçeği ve İslam(İnsan Dergisi Yay.)
4) Celalettin Vatandaş;Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti Medine Dönemi (Pınar Yay)
5) Haris El Muhasibi, Er Riaye, İnsan Yay

Allah’a emanet olun.

dogu

Hoşgeldin Marifetullah;

Hepsi eğitim sisteminin suçu D Bir cümleyle çıkarım işin içinden.

Tavsiyeler için eşekkürler.

Allah’a emanet olun…

NOT: Tavsiye ettiğin ilk kitap ders kitabı mı yoksa öyle mi hazırlanmış bilinçli olarak? İlginç D Bir de asıl listeye girecek kitap hangisi? Gerçi numara verip sıraladığına göre ilk kitap ama ben yine de sorayım.

Your comment is awaiting moderation.

marifetullah

Yukarıda Tavsiye ettiğim kitaplar üzerinde çok durduğum ve çalıştığım Akaidin temellendirilmesi ile ilgilidir.

Ahmed Kalkan; İslami hassasiyetleri olan takva sahibi bir müslüman şahsiyettir ve araştırmacı kimliği ile Kur’an da yapmış olduğu bir kelime kavram çalışması ile bunu ispat etmiştir. Baştan sona kadar kur’an-da ki kavramları işlemiş ve inşaallah yakında kitaplaştıracaktır. Bu kadar Kur’an kavramları üzerine yoğunlaşmış bir zattan okuyacağınız bir akaid kitabı inanın İnancınızı ve külürel birikiminizi zenginleştirecek bir açılım sağlayacaktır.

Ferid Aydın; Doğuda bir şeyh iken İslam’ın tevhid akidesi ile tanışır ve Şeyhlik mertebesini bırakarak yurtdışında özel şirketlerde çalışır. Aynı zamanda iyi bir mütefekkir ve tasavvuf uzmanıdır. Arapça eserlerinin yanın da son zamanlarda türkçe eserler kaleme almaktadır, Çeviri eseri olan İslam tarihi okumaya değerdir. Aynı zamanda Rabıta adlı tasavvuf reddiyesi ile Ercüment Özkandan sonra belki en kapsamlı ve sistematik reddiyeyi yazmış ve biz okurların hizmetine sunmuştur. İslamda inanç sistemi ile kendi ilmi birikimini ortaya koymuş ve ince fukufiyeti ile İslam inancının Tevhidin, şirkin tüm yönleri ile aslını ortaya koymuştur.

Mehmed Alagaş; Yaşantısından ve kişisel gayretinden şüphe duymadığımız yazar, Dİn gerçeği kitabı ile türkiye de dinin nasıl anlatıldığını oysa asıl din kavramında kur’anın anlattığı konunun bambaşka olduğunu titizlikle işlemiştir. Her din bir yaşam şekli her yaşam şekli bir dindir, tezinin çok güzel bir ispatıdır. Diğer eserleri ile de 1990′lı yıllara damgasını vuran yazar, Romanlarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Celalettin Vatandaş; Tevhidi dünya görüşünü benimseyen ve hatta tek kelime ile özümseyen entellektüel ve olgun bir şahsiyet. Vahiyden kültüre adlı eseri ile bir çok insanın hayata bakışını değiştiren, Tevhidin insanı sarsan yönünü insanı baştan ayağa kuşatan yönünü çok iyi aktaran yazarın son kitabı olan Peygamberin hayatı 10 yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Kitap Allah resulülü doğru anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.

Halis el Muhasibi; bizim Nefis Tezkiyemizi sağlayacak mutasavvuf bir alimdir. Takva Allah’a bağlılık ve Peygamber segisini hiç onun gibi anlatan olmadı. Okudukça kendinizi bambaşka alemlerde hissedeceğiniz bu günün modern psikoloklarından çok daha kaliteli bir ruh uzmanı.

Yukarıda ki liste konularına göre tavsiyelerdir.

Akaid
Siyer
Ahlak

Listede 1. okuma ve sonuncu okuma gibi bir kategorizasyona gitmedim. Lakin mutlaka okunmalıdır, düşüncesinde olduğum için bu 5 ismi saydım aslında okunmazsa da sorun olacak değil, yani kitaplar hiç bir şey kaybetmez okumayanlar kaybederler…


Yeni başlayanlara Kitap Tavsiyeleri

Yeni başlayanlar için tavsiye edilen kitaplar

No Eser Adı Yazarı Yayınevi
1 Kendini Arayan Adam Halit Ertuğrul Nesil yay
2 Gençliğin imanını Sorularla Çaldılar Emine Şenlikoğlu Mektup Yay
3 Kur’an’a Yönelirken Mehmet Alagaş İnsan Der. Yay
4 Hayatın İçinden 1-2 Cüneyd Suavi Zafer
5 Gelin Müslüman Olalım Mevdudi Pınar
6 Niçin Namaz Vehbi Karakaş Timaş Yay.
7 Adayış Risalesi Mustafa İslamoğlu Denge
8 Vahiy Kültürü Ruhi Özcan Ravza
9 Namaz Bilinci Hasan Büyür Denge yay
10 Yürek Devleti Mustafa İslamoğlu Denge yay
11 Kur’anda Müslüman Özellikleri Beşir İslamoğlu Pınar yay
12 Anne Baba Biz Suçluyuz Ali Şeraiti İşaret Yay
13 Peygamberlerin Kıssaları Ebul Hasan En Nedvi Aslan Yay.
14 Tavsiyeler 1-2 Mustafa İslamoğlu Denge
15 Kur’an’a Giriş Abdullah Draz Kitabiyat
16 İşaret Yazıları Mehmet Alagaş İnsan Der. Yay.
17 Hz. Peygamberden Gençlere 50 Nasihat Muhammed Kutup İlke Yay.
18 Kelimeler Kavramlar 1-2 Yusuf Kerimoğlu İnkilap Yay
19 Mekke Medine Dönemi İ.Süreyya Sırma Beyan Yay
20 Halifeler Dönemi İ.Süreyya Sırma Beyan Yay

Alıntı : http://www.hikmet-vakfi.org/cocuklar.php?baslik=tavsiye_kitaplar&dosya=yenibaslayanlar


Akaid Dersleri 1. Oturum.

Öğrenilmesi ve Hayata aktarılması Gereken Kelime Kavram ve Konular:

1.Konu: Din Nedir?

Türkiye’de din vakıası en çok ilgi uyandıran bir vakıa olduğu gibi aynı zamanda en çok istismar edilen, halkın zihnini en çok karıştıran vakıalardan da biridir. Bu karışık­lık İslam dininin özünden değil, birbiriyle çelişen birçok an­lamların dine yüklenmesinden kaynaklanmaktadır.

“Din nedir?” sorusu etrafında bir kamuoyu araştırma­sı yapsanız, birbiriyle çelişen birçok cevaplar almanıza rağ­men “Bilmiyorum” cevabıyla karşılaşmanız pek mümkün olmayacaktır. Çünkü bu meseleyi yani din gerçeğini bilme­yen kitleler olmasına rağmen bilmediğini bilenler yok de­necek kadar azdır.

Herkesin bir din tanımı,

herkesin bir din görüşü vardır bu toplumda!.

Din konusundaki genel kanı ise din vakasının Allah ile kul arasındaki bazı ilişkileri tanzim eden, namaz, hac, oruç gibi ibadetlerin nasıl yapılacağını açıklayan görüşler manzumesidir. Nitekim bu tanım, resmi ideolojinin din ta­nımı olup; okullarda ve bilhassa camilerde halka yansıtılan bir tanımdır. Halktaki bu yanlış din inancı, genellikle Diya­net teşkilatından kaynaklanan bir inançtır. Din gerçeğini temel olarak camilerde öğrenebileceğini, camilerde göz-lemleyebileceğini düşünen insanlar, camilerde anlatılanları din olarak kabul etmekte ve din gerçeğini bu kabule göre tarif etmektedirler.

Oysa biliyoruz ki bazı istisnalar dışında camilerde yansıtılan din, kesinlikle ve kesinlikle İslam değildir. İslam dinini temelde reddeden bir rejimden ve bu rejimin kuklası haline gelen bir teşkilattan zaten başka bir şey bekleme durumunda da değiliz. Halk arasında din adamı olarak ta­nınan bu kimselerin dini, genel olarak kendilerine maaş ve makam veren müstekbirlerin dinidir. Müstekbirlerin görüşü ile ellerinde bulunan Kuranı Kerim’in görüşü çatıştığı za­man, “Dut yemiş bülbül” veya “Rüşvet yemiş düldül” gibi, sustuklarını görürsünüz bu satılmışların!.

“Her din bir hayat şeklidir ve her hayat şekli bir dindir”

İslam gerçeği şayet namaz, oruç, hac gibi bazı iba­detlerden İbaret olsaydı, Kur’an’ı Kerim’deki; “..Bugün dini­nizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim.. (5-Maide 3)” buyru­ğu, namaz, oruç ve hac hükümlerinin hemen arkasından indirilir ve Kur’an’ı Kerim beş, on sahifelik bir Kitab olur­du.

Oysa biliyoruz ki “.Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim..” buyruğu, islam’ın bütün bir yaşantıya inti­zam veren siyasi, ekonomik, iktisadi, sosyal ve diğer ko­nulardaki hükümleri beyan edildikten sonra indirilmiştir. Beş, on sahife değil, altıyüzbeş sahife olan Kur’an’ı Ke­rim’de bütün bu konulara yer verilmektedir. Nitekim razı olacağı dinin nasıl ve ne şekilde yaşanacağını İlahi vahiyle beyan eden şanı yüce Rabbimiz, bu İlahi vahyin noksansız bir ifadesi olan Kur’an’ı Kerim’de., insanın Allah ile münasebetlerinden, kendi nefsi ve şeytan İle, kainat ve dünya ile, aile ve akrabası ile, insan ve toplum ile,

İslami veya gayriislami devlet ile, yöneticiler ve liderler ile, kanun ve hükümler ile, adet ve ananeler İle münasebetlerine kadar, bütün bu konulara ferdi ve toplumsal düzlemde açıklık getirmekte­dir. Kur’an’ı Kerim’in nelere şamil oiduğu engin muhteva­sından anlaşılacağı gibi, aşağıdaki ayet-i kerimede de bu gerçek beyan edilmektedir.,

                  

        

 

 

 

İslam dinini sadece bazı ferdi ibadetler olarak algılı­yorsanız,

kominizme veya sosyalizme karşı çıkmak adına kapi­talizmi desteklemeyi İslami bir vecibe görüyorsanız,

ağzından “Allah” lafzı çıkan bütün politikacılan, bu politikacıların icraatlarına bakmadan müslüman kabul ediyorsanız, bu politikacıları din kardeşi görüp, bu politikacılara din adına itaat ediyorsanız,

İslam hukukunu geçmişe, beşeri hukukları günümüze nisbet ediyorsanız, tağuti sistemlerin çanak yalayıcıları olan ve tağutun maslahatını gözeten resmi din görevlilerini, dininize göre müftü veya imam kabul ediyorsanız,

dünya emperyalizmine din adına karşı çıkan müslümanîara, aşın dinci veya terörist diyorsanız, kafire şer, müşriğe ehven-i şer olarak bakıyorsanız,

Evet bütün bu meselelere, böylesi yaklaşımlarda bulu­nuyorsanız.,

Biz sizleri gerçekten yeni bir dine,

ismi “İslam” olan, fakat atalannız tarafından tahrif edilen, değiştirilen, dejenere edilen geleneksel dinle her­hangi bir ilgisi olmayan yepyeni bir dine davet ediyoruz..

İşte bu yeni dinde, zulme nza göstermek yoktur.

İşte bu yeni dinde, ahiret için Allah’a, dünya için tağuta kulluk etmek yoktur.

İşte bu yeni dinde, göklerin hakimiyetini Yaratıcıya, yerlerin hakimiyetini yaratılmışlara bırakmak yoktur.

İşte bu yepyeni dinde, “Ben hem müslümanirn, hem kapitalisttim”, “Ben hem müslümanım, hem faşisttim”, “Ben hem müslümanım, hem sosyalisttim” demek, İslam ile birlikte başka bir dini, başka bir ideolojiyi, başka bir izmi de kabul etmek, kesinlikle ve kesinlikle yok­tur..

İşte bu yepyeni dinin adı, Resulullah (s.a.v.)’in tebliğ ettiği İslam’dır. Davet edilmekten ve davet etmekten onur duyduğu­muz

İSLAM gerçeğidir…

Alıntı : Mehmet Alagaş “Din Gerçeği ve İslam”, İnsan Dergisi Yayınları

Tavsiye Derecesi : 1. Seviye Şiddetle Okunması Gerekenler Arasında

 


Tevhid Daveti

 

Allah’a İman Tevhid Bir Dünya Görüşü

 

            İslamı diğer bütün dinlerden teolojiden, teozofiden ve ideolojik kurumlardan ayıran en büyük özellik TEVHİD ilkesidir. Hiçbir dinde Allah inancı İslam da ki kadar sağlam tutarlı ve evrensel boyutuyla mevcut değildir.

            TEVHİD  birlemek teklemek ve yalnızca kendine has özelliklerle diğer her şeyden ayrılmak demektir.

            TEVHİD islami akademi dilinde ise; Allah’ın; bir, tek, yegane, eşsiz, denksiz, noksansız, doğmamış ve doğrulmamış olduğuna iman etmektir.

            Yüce TEVHİD inancına sahip mü’min kişiye “Muvahhid” veya “Hanif” denir. Muvahhid; şirkin hertürlüsünden ve tüm cahili anlayış ve yaklaşımlardan uzak Kur’an-ı Kerim’in yaklaşımına uygun ve gerçek anlamda Allah (subhanehu)’nun varlığına ve birliğine iman eden kimsedir.

            TEVHİD; hayat ve kainat yasalarında olduğu kadar İslam anlayışında “Sosyal”, “Siyasal” ve “Toplumsal” disiplininde kaynağıdır. Çünkü muvahhid kişi Allah”tan korkar ve sever. Yani Arapça Reca ve Havf arası bir disiplin şuurudur İslam dini. Dolayısıyla Allah’la arasına girebilecek hertür sevgi onun için tehlikelidir. Allah’ın emir ve yasaklarını zamanla zorlayıcı sebeplerle veya sıradan nedenlerle çiğnese bile daha sonra derin bir pişmanlık duyar ve tövbe eder.

            Her şey Allah’ın varlığı, birliği, eşsizliği ve sonsuzluğu eksenin de varolmuştur.

            Geçmişten        Geleceğe

            Zamandan        Mekana

            Merkezden      Çembere

            Ruhtan             Maddeya

            Sebepten         Sonuca

            Sükundan        Harekete

            Ne varsa fiziki veya metafiziki, bilinen veya bilinmeyen, olmuş yada olacak her şey ancak bu eksene (Allah dilemesi ve bilmesi) eksenine bağlı olarak söz konusudur. Dolayısıyla Muvahhid kişi tüm yaşamını hiçbir zaman bu eksenin merkezkaçından çıkmayacak şekilde sürdürmek zorunda olduğunu bilir. TEVHİD yaşamını tercih eden insan günaha sürüklenmiş dahi olsa Allah eksenli düşünce çizgisinden sapmaz. Çünkü dönüş yalnızca onadır. Bu bağlamda yaşayan için ölümün davası adına olması Şehadet çizgisini oluşturur ki “Madem ölüm tek bir defa gelecek oda neden Allah yolunda olmasın” düşüncesini zihinden ve eylemlerinden hiç çıkarmaz.

            TEVHİD ehli dönemsel bazı enstantenenelerin etkisinde kalmış ve siyasi zorbalıkların olduğu demokrat anlayışa isteksiz yönelmiş olabilir. Bu kin duyduğu kafire karşı Müslüman destekleme isteği onun tevhid düşüncesini terk ettiği dava düsturlarından ödün verdiği veya ideolünden vazgeçtiği anlamında değildir. O zalime karşı susan dilsiz şeytandır evrensel düsturu ile yönelişini sürekli kontrol eder kimin yanında olduğunu ve bunun nedenlerini zihninde sorgular.

            Muvahhid şirk ve şirk hükmünde ki suçlar hariç, günah işlemekle affedilmeyeceği düşüncesine kapılmaz ve günahı alışkanlık haline getirmez.

            TEVHİD; İmanın temel taşı olarak müminin yaşamını yönlendirir ve her adımda her nefeste ve her davranışta onun hayat disiplinini sağlayan tüm yasaların kaynağıdır. TEVHİD Mu’mine; meşru helal ve mübah davranışlarda hareket serbestisini tanıyan geniş yıldızların üzerinde dalgalanan yüce bir bayraktır. Dolayısıyla dünyada ki tüm bayraklar bu yücelik yanında küçük kalır.

            TEVHİD Tarihin her döneminde (devrinde) müminler en acımasız zalimlerin ve en kanlı dikdatörlerin karşısında hatta idam sehpalının üzerinde İman-Tevhid bağının kopmaz sağlamlığını “Ben Allah’tan başka kimseden korkmam ve Allah’tan başka kimseye boyun eğmem” sözleriyle haykırmışlardır. Bu söz Bilal-i Habeşi’den Bediüzzaman Said Nursi’ye, Yasir’den Seyyid Kutuba, Ahmed Yasin’den Şamil Basiyev’e, Hattab’tan Hasan El Benna’ya, İskilipli Atıf Hoca’dan Hz. İmam Hüseyin’e kadar zulme uğramış tüm İslam kahramanlarının yüce sinelerinden ve pak alınlarından gerçek bir özgürlük nişanı olarak gözleri kamaştırmaktadır.


Kitap Okuma Listesi

Tarih Kronolojisine Göre Okuma Listem.

 

No

Başlama

Kitap Adı

Yazar Adı

Yayınevi

Sayfa

Bitiş

1

05/04/2004

Ülkemi Arıyorum

Emine Şenlikoğlu

Mektup

360

09/04/2004

2

06/04/2004

Kur’an Günlüğü 1

M. Engin Noyan

Birun

120

07/04/2004

3

06/04/2004

Yeni Bir Cumhuriyet İçin

Ahmet Özcan

Bakış

169

16/04/2004

4

07/04/2004

Kur’an Günlüğü 2

M. Engin Noyan

Birûn

120

11/04/2004

5

09/04/2004

Kur’an Okumaları

Metin Karabaşoğlu

Karakalem

 

16/04/2004

6

09/04/2004

Barbarlığa Dönüş

Atasoy Müftüoğlu

İnsan

168

22/04/2004

7

09/04/2004

Alim ve Tağut

Yusuf el Kardavi

Bengisu

89

11/04/2004

8

11/04/2004

Kur’an Günlüğü 3

M. Engin Noyan

Birûn

120

16/04/2004

9

17/04/2004

Hangi İslam

Erhan Aktaş

Anlam

208

20/04/2004

10

16/04/2004

Hz. Muhammed ve Karşıt Güçler

M.A Halefullah

Birleşik

306

20/04/2004

11

17/04/2004

Kur’an ve Hayat

Celalettin Vatandaş

Pınar

240

20/06/2004

12

21/04/2004

Sessizlik Senfonisi

Ahmet Özcan

Bakış

214

22/04/2004

13

23/04/2004

Alemin Hükümdarı

Rone Guenen

İnsan

96

24/04/2004

14

21/04/2004

Çağdaş Kavramlar ve Düzenler

Ali Bulaç.

İZ.

239

01/05/2004

15

20/04/2004

Musullu Süleyman

A. Mithat Efendi

Özgün

222

05/05/2004

16

24/04/2004

Kur’an Okumaları 2

Metin Karabaşoğlu

Karakalem

228

06/05/2004

17

24/04/2004

İslam Tasavvufu

İbrahim Halil

Çıra

272

04/05/2004

18

01/05/2004

Sivil Siyaset

Eser Karakaş

Gündem

218

05/05/2004

19

23/04/2004

Cenab-ı Aşka Dair

Dücane Cündioğlu

Gelenek

156

07/05/2004

20

05/05/2004

Kutsal Kadın ve Kamu

Mustafa Tekin

Açılım Kitap

366

13/05/2004

21

09/05/2004

Kemalizm Laiklik Şehitlik

Mehmet Pamak

Ekin

332

13/05/2004

22

09/05/2004

Sorularla Tevhid ve Akaid

Mehmet Alptekin

Çıra

192

14/05/2004

23

25/05/2004

Tasavvufi Makaleler

Hüseyin Nasr

İnsan

253

02/06/2004

24

25/05/2004

İHLAS

Ahmed b. Said eddin

Karınca

111

04/06/2004

25

01/06/2004

Nebevi Hareket Metodu 1

Muhammed Gadban

Nehir

547

01/07/2004

26

01/06/2004

Cevamiüs Sire

İbn. Hazm

Çıra

352

01/07/2004

27

11/06/2004

Son Peygamber

M. Ebu Zehra

kitapevi

395

05/07/2004

28

05/06/2004

Kur’an-ı Anlamak

Cemaleddin El Kasımi

İz

298

08/07/2004

29

05/06/2004

Kişisel Gelişim el kitabı

Nejat Sezik

Hayat

182

06/06/2004

30

07/06/2004

Mutluluk ve Başarı Yolları

Dr. Zülfikar Özkan

Hayat

184

09/06/2004

 

 


Rahatsız olmak, Rahat olanlara kafa tutmaktır.

İnsanların rahatsız olduğu veya kabul etmekte zorlandığı her türlü fikri ve ideolojk anlayış, içerisinde hakikatten bir pay saklar fakat hakikatin aslını oluşturmazlar. Hakikatin aslını oluşturduğunu düşünerek ortaya konulan her türlü fikir ve ideolojide insanlara zulmeden bir düşüncenin ürünüdür ve belli sayıda ki insanlara hizmet etmeye yarar.

Aslolan’a uymak, aslını bulmakla sonuçlanır. Asıl da bu dünya da görülmez sadece pay sahibi olunur. Aslın görüleceği yer ahirettir. Bu yüzden doğrunun bir parçası elinizde ise lütfen insanlara ben doğrunun ta kendisiyim demeyin. Karşınızdakinin doğrudan pay sahibi olmadığını düşünmek, kendi doğrusunu insanların putlaştırmalarından  kaynaklanır. Put istemediği halde hakkı ona verenlerin oluşturduğu bir zihin virüsüdür. Put olmayı isteyen Tağut olur. Putlardan ve Tağutlardan sakınanlara selam olsun.


Göç Hicret…

Tarihin her alanında, iyi olsun kötü olsun, sistemler kendi içlerinde bazı grup ve fikir akımlarını beğenmez ve onları bölgelerinden dışarı atmak için ellerinden geleni yaparlar. İçten dışa atmanın en güzel yolu ve yöntemi, baskı ve zulüm odaklı bir yaşantı vermektir. Verilen bir hak vardır fakat bu; hedef itibari ile sadece yaşama olanak sağlar, yaşarsın ölmezsin ama bir gün olsun gülmessinde. Bu portre sonucunu göçe, hicrete terkeder. Kurtuluşun özgürleşmenin adıdır, hicret. Gülünmeyen günlerin öcünün alınışıdır bir nevi. Bir başka deyişle dönüp hesap sormaya hazırlanmaktır. Zalimlere ve İnsanı yerinden yurdundan edenlere karşı bir hesaptır bu. Güçsüzlük durumudan güce koşuştur. Haksızlıktan hakka, imkansızlıktan imkanlara yürüyüşün adıdır, hicret.

 Hicret; adanmış zihnin ve ömrün bereketlenmesidir; bereketli topraklardan istifade etmsidir. Değiştirmiş olduğun mekanın sana karşı olan baskınsından kurtulmaktır. Mutluluğa giden kapıları aramanın adıdır bazen de…

 İşte bu duygu ve düşünceler içinde başlamıştı benim hicretim de… İstanbulda başlayan Doğuyla sonuçlanacak bir milattı bu benim için. Yabancı olduğum yerler değildi, gittiğim yerler. Ama artık bana kurtuluş ve özgürlük sinyalleri veriyordu sanki.

İstanbul görmeyeli değişmişti, 15 yıl öncesinden bugüne çok değişmeler olmuştu. Fatih bile renk kaybına uğramıştı gözümde. Eskinin osmanlısını hatırlatan Fatih camiinde bugünün Avrupasını anımsatan niceleri türemişti. Kedi-lerin bile bakışları farklıydı, onlar dahi gözlerini hırs bürümüşcesine eline bakıyordu insanların ve onca arkadaşı olmasına rağmen bütün payı ben almalıyım diyorlardı. Sokaklarında bir başka insan tipi türemişti, nedenselliğini düşünmeden yürüyen ve İslam’ı hatırlatan kavramları üzerlerinde barındıranÖrtünmeye çalışanlar vardı. Ama nedense Bu çalışkanlıkları hiç başarıya uğramamışçasına etekleri bir karış yukarda kolları yarısından çok açık, yüzlerinde Amerikadan ithal bir ton farklı renk! Tam tersine onların buhallerine alay edip ellerinden tutmayan bir grup Renkli Çarşaflı insan da sadece onların yanından geçerken cehennemi hatırlatıyor ve onlara kızıyor! Çook ilginç portreler bunlar, dışardan bakınca derin tefekkürler gerektiren ve yanlarına gidince iki tarafta da bir kin ve öfkenin olduğu İstanbul, fatih ve çarşamba üçgeninden, Amerika, İngiltere ve İsrail’e açılan bir üçgen diyalog masalı…  İki tavrıda İlim kotasına yerleştirdiğinde içerisinden geçemeyecek tavırlar. Bir taraf ta Avrupa ve Açıklık özentisi Üstü paris altı Çarşamba modelleri, Bir taraftan da Tebliğ ve İrşad namına gözlerini bağlamış ve görmek istemezcesine bakir bakan Çarşamba ehli!

 İstanbul yüzünü Kıbleden çevirmiş Avrupaya

Buna ne söz gerek nede Anlayış,

Yürekler İstatistiksel olarak kaymış gidiyor

Buna ne Akif söz söyler nede Necip… (ü.u)


Tevhidhabere yorum

Sapla samanın karıştğı bazı dönemler olur, sap desen değildir samana benzetsen eleştirirler. Ama şu anda belirginliğin daha ayyuka çıktığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Din baırtıları yaparak dindar insanlara laf atan (dindüşmanı) layık ! zihniyet AKP’ye Tevhidi düşünen bir çok insanın bağlanmasına veya oy atmasına neden olacaktır. 20 yıl önceki zihinden bugün geriye küller kaldı, ılımlı islam anlayışını yerleştirmek isteyen ABD militanları, topu bize teslim ederek; sen zahmet etme amerika biz zaten ılımlıyız dercesine zihin inşası adına zihnin iflasına sürükledi bizleri.  

Sandıkları eskinin sistem karşıtları dolduracak şimdi! Ne uğruna; iki kendini bilmez Ebu lehebin, çığırtkanlıkları ve bağırtkanlıkları uğruna. Dava adamları âma adamlar oldular sanki, kavramlar ters düz edilmişti düzeldi derken şimdi yeniden kavramların değiştiğini zihin inşası adıyla, yeni bir din anlayışı sürecine girdiğimizi görüyoruz.  

Sistem yaltaklarına, sistematik çözüm bulduk sistemin çarkına takılmamak için sistemin göbeği olduk… Vesselam. Abdurrahman b. Hasan

 

http://www.tevhidhaber.com/author_article_detail.php?id=888


İlim Hakkında

“… Allah içinizde îmân etmiş olanlarla (bilhassa)  kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir. Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır” (el-Mucâdîle: 58/12); “Rabb’ım benim ilmimi artır!” (Tâhâ: 20/114)

Peygamber (S) de: “Allah her kimin hayrını isterse ona dîn hususunda büyük anlayış verir”; “ilim, ancak öğrenmekledir” buyurdu. (Sahih Buhari; İlim babı)

Peygamber (S), va’z ve nasihat hususunda bize bıkkınlık gelmesin diye hâlimize bakıp gün­ler içinde vakitler kollardı. İbn. Mesud.

Ebû Vâil şöyle dedi: Abdullah ibn Mes’ûd (R) her perşembe günü insanlara va’z nasîhat edip ders yapardı. Bir kimse kendisine: Yâ Ebâ Abdirrahmân! Vallahi senin bizlere her gün ders yapmanı çok arzu ettim, dedi. Ibn Mes’ûd: Beni sizlere her gün ders vermekten men’ eden şey, sizleri usandırmak istemememdir. Ben sizlere va’z vermekte sizin hâlinize uygun vakitler gözetiyorum. Nite­kim Peygamber (S) de bizlere usanç gelmesinden endîşe ettiği için, bizim durumumuza uygun zamanlar gözetirdi, dedi

Allah her kimin hayrını isterse ona dîn hususunda büyük bir anlayış verir

Seyyidler olmanızdan önce  fakîhler olunuz(Açıklama:Efendi­ler olmanızdan evvel fakîhler olunuz” demek, efendilik ve başkanlıktan önce, daha küçük yaşlarda iken öğrenip âlimler olunuz; yâhud evlenmeden evvel âlimler olunuz, sonra büyüklük, idarecilik veya kocalık sıfatı, sizlerin üstâd önüne otu­rup ilim öğrenmenize mâni’ olur, demektir.)

İlmin kaldırılması, cehlin kökleşmesi, şarâbın içilmesi, zinanın çoğalması kıyamet alâmetlerindendir


TEVHİD NEDİR?

TEVHİD; Uluhiyet, Rububiyet ve İsim Sıfat Tevhidinin olduğunu bilelim ama bu konulara değinmeden Tevhidin yaşam modeli oluşu üzerinde duralım. İslam’ın görüş, metod veya usul itibari ile farklı pencerelerinden bakan kişilerin bu konuya da farklı değindikleri bir gerçektir.  Bir yaşam şekli olarak tevhidi şöyle tanımlayabiliriz:

Tevhid; yeryüzünde ve gökyüzün de bunların her iki arasın da, görünen ve görünmeyen alemler de, sosyal, siyasal, ekonomik, fizyolojik, kimyasal, astrolojik ve kozmoz’un tüm alanların da, evlenme de boşanma da, iş kurma da iflas etme de, doğum da yaşam da ve ölümde, ziyaret adabından, selamlaşmaya, eğitim alanından, güvenlik problemlerine, çocuk yetiştirme konusundan, zamanın planlanmasına ve daha sayamayacağımız alanların tamamın da, tam yetkiyi, (tüm yetkiyi) tek olan Alemlerin Rabbi Allah subhanehu teala’ya vermektir. (Devam edecek…)


Tağut

TÂGÛT    Önce kelime üzerinde duralım. Arapça bir kelime olan tâgût, iştikaak itibariyle tuğyan ile ilgilidir. Tuğyan ise; Allahû Teâla (cc)’ya isyan etmek mânâsınadır.(1)

 Tefsir-i Mücahid’de tâgûlun ismi has olduğu ve çoğulunun da, tekilinin de aynı olduğu kayıtlıdır. İmam-ı Muhammed İbn-i Cerir, tâgûtu şu şekilde tarif etmektedir: “Allah’ın indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tâgûttur.”(2) Bunun insan olması, put, şeytan veya bunların dışında herhangi bir şey olması mahiyetini değiştirmez.Kur’ân-ı Kerim’de: “Andolsun ki, biz her kavme: `Allah’a ibadet edin, tâgûta kulluktan kaçının!’ diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir.”(3) buyurulmaktadır. İnsanlar “kul olma” hususunda istisnasız uyarılmışlardır. “İman edenler Allah yolunda cihad ederler, küfredenler ise tâgût yolunda savaşırlar”(4) âyet-i kerimesinde de beyan buyurulduğu gibi, insanlar “ya Allah’a ibadet edecek, veya tâgût’a kul olacaktır”(5) bu iki yolun dışında üçüncü bir hâl yoktur.

Kur’ân-ı Kerim de “Sana indirilen Kur’ân a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz misin? Onlar tâgûtun huzurunda muhakeme olmak (hükümlerine boyun eğmek) istiyorlar. Halbuki tâgûtu inkâr etmekle (tekfir etmekle, lânetlemekle) emrolunmuşlardır”(6) buyurulmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim deki bütün bu âyetleri ve mütevatir sünnetleri dikkate alarak şu hususu belirtmekte fayda vardır. Tâgûtun hükümlerine boyun eğenler ve râzı olanlar, kâfirlerdir. Nitekim İbn-i Kesir bu hususta şunları kaydediyor: “Bu ayet-i kerimede (Nisâ sûresi: 60) Hz. Muhammed (sav)’e ve diğer peygamberlere iman ettiklerini söyleyip, bununla beraber ihtilaf ettikleri hususlarda, Allah’ın kitabından ve Peygamber’in (sav) sünnetinden ictinap edip, insanların kendi akıllarına göre (beşeri kanunlarla) hüküm vermesini istiyen kişinin iman iddiasını Allahû Teâla (cc) reddetmektedir.”(7).

Bugün dünyada; vahyi inkâr ederek, insanların çoğunluğunun rızasına göre kurulduğu iddia olunan bütün demokratik sistemler, Allah (cc)’ın hükümlerine mukabil ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad etmektedirler. Dolayısıyle bütün demokratik sistemler, bu noktada “tâgûtî” özellikler taşırlar. Bu bir anlamda bütün ideolojik sistemler için geçerlidir. Daha genel bir ifade ile, İslâm dışındaki bütün sistemler, tâgûtîdir.

Tâgûtların hükümlerine göre yönetilen bütün yerler de dâru’1-harp durumundadır. O beldelerde yaşayan mü’minlerin Allah (cc)’ın indirdiği hükümlerin gâlip gelmesi uğruna cihad etmeleri farz-ı ayndır.” Şurası unutulmamalıdır ki, tâgûtun hükümlerine “evet” diyenler, Allahû Teâla (cc)’nın dinine küfretmek durumundadırlar. Bunu ister bilerek-ister bilmeyerek yapsınlar durum asla değişmez. Çünkü Hz. Âdem (as)’den itibaren bütün peygamberlerin insanlara; “Allah’a ibadet edin, tâgûta kulluktan kaçının” diye tebligat yaptıkları “muhkem âyetlerle” sabittir.Tâgûtun hükümlerini inkâr etmeyen ve tâgûtî güçlerle mücadele vermeyen kimse, ne kadar âlim olursa olsun, “müsteşrik” çizgisini asla geçemez.

KAYNAKLAR

(1) Râğıb el-Isfahani, Müfredat. “Ta-ğa” mad. (Nakleden: Tevhid Gazetesi, 21 Mayıs 1979, Sayı: 22, sh.6).

(2)Muhammed ibn-i Cerir, Camiû’I Beyan fi Tefsirû’l Kur’ân, Mısır 1324, Meymeniyye Mtb. c. III, sh.13.

(3)Nahl sûresi: 36.

(4)Nisâ sûresi: 76.

(5)Hüsnü Aktaş, Medeni Vahşet, Ank.1981,(53. bsm.)sh.140,”Evet, sadece İki Yol” başlıklı bölüm.

(6)Nisa sûresi: 60.

(7)İbn-i Kesir, Tefsirû’l-Kur’ân’il-Azîm, Beyrut,1969, Dâru’1-Marife Yay. c. I, sh.519.

 

(Konu: Pazartesidersi)

 

 


Hadis’e Bakış, Gül’e Eleştiri…

Hadis anlayışımız; Sahih sünnetin hayata aktarılması noktasın da ne selefi(vahhabi)ler gibi okuduğumuzun tefakkuh etmeden hayata geçirmek, ne de Hadis yokmuşçasına mealciler gibi hadisleri elimizin tersi ile itmektir. Hadis kaynak itibari ile Muvahhidin 2. kaynağıdır. Kur’an kültürünü hayatın da oturtan ilim ehli hadis küllüyatlarını okumaya başlamalı, yalnız usul kitaplarının engin iklimi hiçe saymadan okumalıdır. Sahih’i, Zayıfı, Mevkuf, Maktu, Mütevatir, Kudsi, Şaz, Müdelles vs. kavramlarına aşina olmalı her okuduğu hadisi kabul etmeyeceği gibi her hadisi reddeder tarz da hadise bakmamalıdır.

 Hadis okumaya zamanım yok diyorsa en azından www.israfm.com adresinde Saffet bakırcı hocayı dinlemeli istifade ettiği hadisleri bizzat kaynağından kendisi de bakmalıdır.

 Ravileri tanıma gayretinde olmalı, Rivayet zincirinin başında ki kişileri özellikle Hz. Aişe ve Ebu hureyre hadislerinin özelliklerini öğrenmeli, 4 halife ile ilgili gelecen hadisleri tenkik usulü ile birlikte gözden geçirmelidir.

Mümkünse ev dersi yapılarak ev halkı Allah resulünün hadislerini öğrenmeye teşvik edilmeli, Rudani takibi yapılacağı gibi, Riyazüs salihin henüz bitirilmemişse bitirmeye gayret edilmelidir. İleri ki aşamalar da Buhari, Müslim, İbn Mace, Tirmizi ve İbn Mace okunmalı, hayatımıza Sünneti hakim kılmalıyız.

Özellikle Uydurma rivayetlerle ilgili eserler okunmalı ve uydurma hadisin savunuculuğu yapılmamalıdır. İlahiyat fakültelerinde hadise bakışlar hocalar tarafından ortaya atılan fikirler çerçevesinde döndüğünden yüksek lisans tezleri okunacaksa Konya, Sakarya, Erzurum ilahiyat fakültelerinin kitapları dikkate alınmalıdır.

Amacımız Hadisle ilgili derya denizler yetiştirmek değil sadece akarsu olan bir toplum olabilmektir. Peygamber aleyhisselamın doğuşu üzerine yapılan bunca çalışmaları hiçe saymıyor, saygı çerçevesinde bu tavrın insanların hidayetine vesile olmasını temenni ediyoruz. Yalnız altını çizmek istediğimiz, Allah resulü sadece bir gül sembolü ile indirgenecek ve çocukların zihnine yerleştirilip, peygamberin hayata müdahil bir sertliğinin yokmuşçasına onun özgürlük mücadelesinde verdiği onca yıllık mücadele hiç olmamışçasına indirgenmiş peygamber zihniyetini dikkatli okumak gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Peygamberin doğuşundan kaynaklanan Gül benzetmesi çok aşırı dikkate alınacak bir zihin inşası olmasa gerektir.

Peygamber benzetmelerinde dikkat etmemiz gereken hususlar.

1) Peygamberler Kur’an-ın vasıflandırdığı özellikler nisbetinde sıfatlandırılabilir. Örneğin Hz.İsa’nın kelamulah olması, Hz.İbrahim’in Put kırışından mütevellit Putkıran benzetmesi, Hz. Yunusu’un balık karnından çıkmasından dolayı belki bir balık karnında ki insan anlayışı, Hz. Yusufun güzel yüzünün çok yakışıklı bir insan benzetmesi kısmen anlaşılabilir bir anlayış tarzıdır. Olmaması daha iyi olur çünkü Allah bizim onların şekil ve şemallerinden değil bilakis hayat tarzlarından istifade etmemizi istiyor.

2) Allah resulünün Sahih hadislerinden yola çıkılarak bir benzetme usulü benimsenmiş olabilir. Ki Peygamber A.S.’ın peygamberler arasında bir ayrım yapılmaması ile ilgili hadisleri dikkate alınınca ayrıcalıkçılık için değil sadece özelliğinin öne çıktığı konu vurgusu yapılmak için benzetilebilir.

“Bir kulun: Benim, Yûnus İbnu Mettâ’dan hayırlı olduğumu” söylemesi uygun olmaz. Onun  nesebi de babasınadır.” Buhârî, Enbiya 35, Tefsir, Nisa 26, Tefsir, En’âm 4, Tefsir, Saffât 1; Müslim, Fezâil 166,

Yalnız şu yapılırsa anlam verilebilir; Asa’nın hz.Musa için kullanılışı ve onun yılana çevrilmesinden kaynaklanan “Asayı musa” nisbetiyle, Musa a.s belki tanıtılırken Asa resmi kullanılabilir.

Eyyüp a.s için belki Çekirge topladığı rivayet dikkate alınarak “Çekirge benzetmesi” yapılabilir ama bu saçma olur zira biz onun asıl öne çıkan vasfının Sabrı olduğunu kur’an da defaatle biliyoruz

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki: “Eyyub aleyhisselam üryan (çıplak) vaziyette yıkanırken üzerine altından bir yığın çekirge düştü. Eyyûb aleyhisselam hemen onu elbisesine avuç avuç koymaya başladı. Bunun üzerine Rabbi ona nida etti:

“Ey Eyyûb, ben seni bu gördüğün (dünyalıktan) müstağni kılmadım mı?” Eyyûp aleyhisselâm:

“Evet! Ey Rabbim! Velakin senin bereketine karşı istiğna yok!” diye mukabele etti.” [Buhârî, Gusl 20, Enbiya 20, Tevhid 35; Nesâî, Gusl 7,l (1, 200-201).]

Sözünözü ben benzetme sanatının adabı hakkında çok şey bildiğimi iddia etmiyorum fakat ben şunu iddia ediyorum ki peygamberler Allah’ın benzettiği nesnelere (belki) benzetilebilir. Ama ne ayetlerin nede hadislerin benzetmediği, özellikle üzerinde çok durduğu bir çok özelliği varken onların hiçe sayılarak GÜL!’e benzetilmesini anlayamıyorum.  Doğru bulup bulmama noktasın da tek sözüm Müslümanlar bu vesile ile Peygamberi anlatmaya çalışıyor bu güzel. İlmi tenkide tutucak olursak Peygamber belki de KILIÇ’ benzetmesine daha yakın bir benzetme ile benzetilebilir. Ama bu sefer de konjektür gereği müslümanlar zor duruma! düşeceklerinden bunu yapamayacaklardır. Varın gerisini siz düşünün en iyisini Allah bilir.


İSLAMDAN KOPAN KAVRAMLAR

http://www.islamdankopankavramlar.com/zikir_ehlizikir.html

İSLAM’DAN KOPAN KAVRAMLAR

ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK
Bu defa sizlere, İslâm’dan kopan kavramların bir tanesinden olan, Allah’a yönelmekten; bir başka ifadeyle, Allah’a ulaşmayı dilemekten (ruhunu hayatta iken Allah’a ulaştırmayı dilemekten) bahsetmek istiyoruz.
Hepinizin bildiği gibi, dînler yoktur. Bir tek dîn vardır. Hz. Âdem’den Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar gelen tek bir dîn vardır. Hristiyanlık diye, Yahudilik diye ve İslâm diye ayrı ayrı dînler olmamıştır.
Detay
 
MÜ’MİN OLMAK
Bizim âlimlerimiz her kelimeyi lûgat mânâsından hareketle mânâlandırmışlardır. İşte problem buradan kaynaklanıyor. Mü’min kelimesi îmân kelimesinden gelir. Îmân; inanmak, inanç demektir. Mü’min de inanan ya da inancın sahibi demektir ki her ikisi de aynı mânâya gelir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
40/MU’MİN-40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin)
Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, mü’minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve orada hesapsız rızıklandırılacaklardır .
Detay
 
HİDAYET VE DALALET

Konumuz; hidayet. Konumuza hidayetin tanımıyla başlayalım inşaallah. Hidayet, insan ruhunun Allah’a ulaşmasıdır. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
3/AL-İ İMRAN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizin dîninize tâbî olandan başka kimseye inanmayın. (Habibim) de ki: Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah’ın (Kendisine) ulaştırmasıdır. (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin başka birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katında (sizlerle) tartışacakları için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç şüphesiz fazl, Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, VÂSİ’un ALÎM’dir. (Allah herşeyi kuşatan ve herşeyi bilendir.) Detay

 

İSLAM’A TERS DÜŞEN HURAFELER

BÜTÜN RESULLER PEYGAMBERDİR

Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bizleri beraber kıldı. Konumuz: Kur’ân’a ters düşen hurafeler, insanların Kur’ân’a ters düşen uydurmaları. Bu hurafelerden bir tanesi de: “Bütün resûller nebîdir.” ifadesidir.
Akaidin birinci ayağı olan: “Bütün nebîler resûldür.” ifadesi, Kur’ân’a tam olarak uymaktadır. “Bütün resûller nebîdir.” ifadesi ise Kur’ân-ı Kerim’e birçok yönlerden ters düşmektedir.
Evvelâ konuya 1. cepheden girelim. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de risaletle hiç ilgisi olmayan resûllerden bahsetmektedir. Firavunun Hz. Yusuf’a gönderdiği alelâde bir ulak (haberci) Kur’ân’da resûl adıyla geçmektedir


Kur’an, Kalem ve Kelam

Kaleme ve satır satır yazdıklarına and olsun…

Oku yaratn Rabbinin Adı ile oku…

Kur’an-ın oluşturduğu Zihin inşasın da temel etkenlerin içine yerleştirebileceğimiz iki önemli başlık Kalem ve Kelam. Kalem zihnin yazıcağı konuyu kağıtla birleştirici araçken, Kelam kağıdın dile düşmüş halidir. Ne kalemsiz kağıt işe yarar, nede kağıda yazılmayan düşünceler anlam taşır. Kısacası Söz uçar, Yazı kalır. Ama söz yazıya yazı söze bakar.

Medeniyetler kültür birikimlerini ileri ki kuşaklarına aktarırlarken yazılı dökümlerin kaybolmaması ve muhafaza edilmesi için, Kütüphanelerini etkin bir hale getirirler. Etkin bir kütüphaneye sahip olmak, ilmi ile amil kişilerin birikimlerini paylaşması ile vuku bulacağı içi, o tür insanların dünya çalışmalarında çok yorulacak işlerle uğraşmamaları için devletin rızık konusun da onları yalnız bırakmamaları gerekmektedir.


İSLAM NEDİR

İslam nedir sosunun klasik cevabının dışına taşarak ama haddimi aşmayıp küçük bir tanımlama denemesine gitmek istiyorum. İslam, “Din olarak seçimini bilerek yapmış ve artık karar vererek tüm şirk türlerine dönmemek üzere tövbe etmiş bir kalbin, Allah’ım teslimiyetim sanadır tesellim sendedir, sonumu başlangıcımda yapmış olduğum hatalarla sonlandırma ve Şehadet mertebesi ile süsle, Ben cahiliyeden yüz çevirmiş, aklına ve kalbine senin resulün aracılığı ile gönderdiğin dini yerleştirmiş ve cennet sevdalısı bir kul olmaya azmettim” demektir.

Aslına zarar verme niyetinde olmadığım bu deneme de Tevfikin Allah’tan olduğuna inanıyorum ve bu tanımın, geliştirilebilecek bir yapıya sahip olduğunun altını çiziyorum. İslam basma kalıp bir anlayışla sınırlarının keskin çizgilerle çizildiği bir anlayış olmamalı ve İslam adına konuşmanın İslamdan uzak olanlara bırakılmaması gerektiğini bilmeliyiz. Teslim olmanın sadece isme has olmayacağını Teslimiyetin tüm hatları ile hayatı kuşatacağını asla unutmamalıyız.