Category Archives: Genel

Bir HİCRET Bin GÖÇ

Tarihin her alanında, iyi olsun kötü olsun, sistemler kendi içlerinde bazı grup ve fikir akımlarını beğenmez ve onları bölgelerinden dışarı atmak için ellerinden geleni yaparlar. İçten dışa atmanın en güzel yolu ve yöntemi, baskı ve zulüm odaklı bir yaşantı vermektir. Verilen bir hak vardır fakat bu; hedef itibari ile sadece yaşama olanak sağlar, yaşarsın ölmezsin ama bir gün olsun gülmessinde. Bu portre sonucunu göçe, hicrete terkeder. Kurtuluşun özgürleşmenin adıdır, hicret. Gülünmeyen günlerin öcünün alınışıdır bir nevi. Bir başka deyişle dönüp hesap sormaya hazırlanmaktır. Zalimlere ve İnsanı yerinden yurdundan edenlere karşı bir hesaptır bu. Güçsüzlük durumudan güce koşuştur. Haksızlıktan hakka, imkansızlıktan imkanlara yürüyüşün adıdır, hicret.

Hicret; adanmış zihnin ve ömrün bereketlenmesidir; bereketli topraklardan istifade etmsidir. Değiştirmiş olduğun mekanın sana karşı olan baskınsından kurtulmaktır. Mutluluğa giden kapıları aramanın adıdır bazen de…

İşte bu duygu ve düşünceler içinde başlamıştı benim hicretim de… İstanbulda başlayan Doğuyla sonuçlanacak bir milattı bu benim için. Yabancı olduğum yerler değildi, gittiğim yerler. Ama artık bana kurtuluş ve özgürlük sinyalleri veriyordu sanki.

İstanbul görmeyeli değişmişti, 15 yıl öncesinden bugüne çok değişmeler olmuştu. Fatih bile renk kaybına uğramıştı gözümde. Eskinin osmanlısını hatırlatan Fatih camiinde bugünün Avrupasını anımsatan niceleri türemişti. Kedi-lerin bile bakışları farklıydı, onlar dahi gözlerini hırs bürümüşcesine eline bakıyordu insanların ve onca arkadaşı olmasına rağmen bütün payı ben almalıyım diyorlardı. Sokaklarında bir başka insan tipi türemişti, nedenselliğini düşünmeden yürüyen ve İslam’ı hatırlatan kavramları üzerlerinde barındıranÖrtünmeye çalışanlar vardı. Ama nedense Bu çalışkanlıkları hiç başarıya uğramamışçasına etekleri bir karış yukarda kolları yarısından çok açık, yüzlerinde Amerikadan ithal bir ton farklı renk! Tam tersine onların buhallerine alay edip ellerinden tutmayan bir grup Renkli Çarşaflı insan da sadece onların yanından geçerken cehennemi hatırlatıyor ve onlara kızıyor! Çook ilginç portreler bunlar, dışardan bakınca derin tefekkürler gerektiren ve yanlarına gidince iki tarafta da bir kin ve öfkenin olduğu İstanbul, fatih ve çarşamba üçgeninden, Amerika, İngiltere ve İsrail’e açılan bir üçgen diyalog masalı… İki tavrıda İlim kotasına yerleştirdiğinde içerisinden geçemeyecek tavırlar. Bir taraf ta Avrupa ve Açıklık özentisi Üstü paris altı Çarşamba modelleri, Bir taraftan da Tebliğ ve İrşad namına gözlerini bağlamış ve görmek istemezcesine bakir bakan Çarşamba ehli!

İstanbul yüzünü Kıbleden çevirmiş Avrupaya

Buna ne söz gerek nede Anlayış,

Yürekler İstatistiksel olarak kaymış gidiyor

Buna ne Akif söz söyler nede Necip…


Doğu ile Kitap Tavsiyeleri üzerine

Bismillah.

Saffet Bakırcı (Konyalı Tefsir Hocası)’nın dediği gibi siz Kur’anı baştan sona okuyup,anladınız; Buhari, Müslim, Ebu DAvut, İbn Mace, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, Beyhaki, Rüdani hadi bunlar bir yana Riyazüs Salihini okudunuz da mı benden Kitap tavsiyesi istiyorsunuz… D

Kitap Tavsiyeleri
1) Ahmed Kalkan ;Müslümanın Akaidi , Rağbet Yay
2) Ferit Aydın; İslamda İnanç Sistemi/Akaid KAHRAMAN YAYINLARI
3) Mehmed Alagaş, Din Gerçeği ve İslam(İnsan Dergisi Yay.)
4) Celalettin Vatandaş;Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti Medine Dönemi (Pınar Yay)
5) Haris El Muhasibi, Er Riaye, İnsan Yay

Allah’a emanet olun.

dogu

Hoşgeldin Marifetullah;

Hepsi eğitim sisteminin suçu D Bir cümleyle çıkarım işin içinden.

Tavsiyeler için eşekkürler.

Allah’a emanet olun…

NOT: Tavsiye ettiğin ilk kitap ders kitabı mı yoksa öyle mi hazırlanmış bilinçli olarak? İlginç D Bir de asıl listeye girecek kitap hangisi? Gerçi numara verip sıraladığına göre ilk kitap ama ben yine de sorayım.

Your comment is awaiting moderation.

marifetullah

Yukarıda Tavsiye ettiğim kitaplar üzerinde çok durduğum ve çalıştığım Akaidin temellendirilmesi ile ilgilidir.

Ahmed Kalkan; İslami hassasiyetleri olan takva sahibi bir müslüman şahsiyettir ve araştırmacı kimliği ile Kur’an da yapmış olduğu bir kelime kavram çalışması ile bunu ispat etmiştir. Baştan sona kadar kur’an-da ki kavramları işlemiş ve inşaallah yakında kitaplaştıracaktır. Bu kadar Kur’an kavramları üzerine yoğunlaşmış bir zattan okuyacağınız bir akaid kitabı inanın İnancınızı ve külürel birikiminizi zenginleştirecek bir açılım sağlayacaktır.

Ferid Aydın; Doğuda bir şeyh iken İslam’ın tevhid akidesi ile tanışır ve Şeyhlik mertebesini bırakarak yurtdışında özel şirketlerde çalışır. Aynı zamanda iyi bir mütefekkir ve tasavvuf uzmanıdır. Arapça eserlerinin yanın da son zamanlarda türkçe eserler kaleme almaktadır, Çeviri eseri olan İslam tarihi okumaya değerdir. Aynı zamanda Rabıta adlı tasavvuf reddiyesi ile Ercüment Özkandan sonra belki en kapsamlı ve sistematik reddiyeyi yazmış ve biz okurların hizmetine sunmuştur. İslamda inanç sistemi ile kendi ilmi birikimini ortaya koymuş ve ince fukufiyeti ile İslam inancının Tevhidin, şirkin tüm yönleri ile aslını ortaya koymuştur.

Mehmed Alagaş; Yaşantısından ve kişisel gayretinden şüphe duymadığımız yazar, Dİn gerçeği kitabı ile türkiye de dinin nasıl anlatıldığını oysa asıl din kavramında kur’anın anlattığı konunun bambaşka olduğunu titizlikle işlemiştir. Her din bir yaşam şekli her yaşam şekli bir dindir, tezinin çok güzel bir ispatıdır. Diğer eserleri ile de 1990′lı yıllara damgasını vuran yazar, Romanlarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Celalettin Vatandaş; Tevhidi dünya görüşünü benimseyen ve hatta tek kelime ile özümseyen entellektüel ve olgun bir şahsiyet. Vahiyden kültüre adlı eseri ile bir çok insanın hayata bakışını değiştiren, Tevhidin insanı sarsan yönünü insanı baştan ayağa kuşatan yönünü çok iyi aktaran yazarın son kitabı olan Peygamberin hayatı 10 yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Kitap Allah resulülü doğru anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.

Halis el Muhasibi; bizim Nefis Tezkiyemizi sağlayacak mutasavvuf bir alimdir. Takva Allah’a bağlılık ve Peygamber segisini hiç onun gibi anlatan olmadı. Okudukça kendinizi bambaşka alemlerde hissedeceğiniz bu günün modern psikoloklarından çok daha kaliteli bir ruh uzmanı.

Yukarıda ki liste konularına göre tavsiyelerdir.

Akaid
Siyer
Ahlak

Listede 1. okuma ve sonuncu okuma gibi bir kategorizasyona gitmedim. Lakin mutlaka okunmalıdır, düşüncesinde olduğum için bu 5 ismi saydım aslında okunmazsa da sorun olacak değil, yani kitaplar hiç bir şey kaybetmez okumayanlar kaybederler…


Kitap tavsiyeleri

Hazırlık okumaları

  1.  Biz müslümanmıyız_?                                      Muhammed Kutub
  2.  Dört Terim                                                                Mevdudi
  3.  Müslmanca Düşünme üzerine denemeler                     Rasim Özdenören
  4. Müslüman Şahsiyeti                                                    M. Ali Haşimi
  5. Davanın Esasları                                                         Hasan El Benna
  6. Yoldaki İşaretler                                                         Seyyid Kutub
  7. Yolların Ayrılış noktasında İslam                                  Muhammed Esed
  8. Yürek Devleti                                                             M. İslamoğlu
  9. Müslüman Küğltürü                                                     Yusuf El Kardavi
  10. Kendini Devrimci Yetiştirmek                          Ali Şeraiti

 

Tarih Okumaları

  1. Kur’an da Tarih Kavramı                                            Mazharuddin Sıddıki
  2. Tarih ve Toplum                                                         Murtaza Muttaharri
  3. İmamlar ve Sultanlar                                                   Mustafa İslamoğlu
  4. Tarih Bilinci                                                                Abdullah Yıldız
  5. İslami Diriliş Hareketi                                      Mustafa İslamoğlu
  6. Fahri Alem                                                                 Zeynel abidin  Ranhuna
  7. Hz. Muhammed                                                          Martin Lings
  8. Hz. Muhammed Hayatı ve Daveti                                Celalettin Vatandaş
  9. Mezhepler Tarihi                                                         Muhammed Ebu Zehra
  10. Medeniyet Tarihi                                                         Ali ŞEriati

 

Kur’an Ve Sünnet Okumaları              

  1. Kuranı nasıl anlayalım                                      Mevdudi
  2. Kuranı Anlamaya Giriş                                    Abdullah Yıldız
  3. Kuran ve Hayat                                                          Celalettin Vatandaş
  4. Hayatın Yeniden İnşası için                                          Mustafa İslamoğlu
  5. Temel Kaynağımız Kuran                                            Fevzi Zülaloğlu
  6. Sünneti Anlama da Yöntem                                         Hayri Kırbaşoğlu
  7. Sünnet Bilinci                                                              Beşir İslamoğlu
  8. Hadis Dersleri                                                             Beşir İslamoğlu
  9. Kuranda Kıyamet Sahneleri                                        Seyyid kutub
  10. Vahiyle Doğrulma                                                       Ramazan Kayan

 

Düşünce Okumaları

  1. İslam Davası                                                               Malik b. Nebi
  2. Doğu ve Batı Arasında İslam                                       Aliye İzzet Begoviç
  3. Yürek Fethi                                                                Mustafa İslamoğlu
  4. Çağdaş Kavramlar ve Düzenler                                   Ali Bulaç
  5. Gizli Dünya Devleti                                                     Milli Gazete
  6. Dine Karşı Din                                                Ali ŞEriati
  7. İnsanın Dört Zindanı                                                    Ali ŞEriati
  8. Medeniyet ve Modernizm                                           Ali ŞEriati
  9. İman Esasları                                                              İbn Teymiyye
  10. Modern Dünada Geleneksel İslam                               Hüseyin Nasr
  11. İbrahim ile Buluşma                                                     Ali ŞEriati
  12. Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları                    Cevdet Said

Akaid Dersleri 1. Oturum.

Öğrenilmesi ve Hayata aktarılması Gereken Kelime Kavram ve Konular:

1.Konu: Din Nedir?

Türkiye’de din vakıası en çok ilgi uyandıran bir vakıa olduğu gibi aynı zamanda en çok istismar edilen, halkın zihnini en çok karıştıran vakıalardan da biridir. Bu karışık­lık İslam dininin özünden değil, birbiriyle çelişen birçok an­lamların dine yüklenmesinden kaynaklanmaktadır.

“Din nedir?” sorusu etrafında bir kamuoyu araştırma­sı yapsanız, birbiriyle çelişen birçok cevaplar almanıza rağ­men “Bilmiyorum” cevabıyla karşılaşmanız pek mümkün olmayacaktır. Çünkü bu meseleyi yani din gerçeğini bilme­yen kitleler olmasına rağmen bilmediğini bilenler yok de­necek kadar azdır.

Herkesin bir din tanımı,

herkesin bir din görüşü vardır bu toplumda!.

Din konusundaki genel kanı ise din vakasının Allah ile kul arasındaki bazı ilişkileri tanzim eden, namaz, hac, oruç gibi ibadetlerin nasıl yapılacağını açıklayan görüşler manzumesidir. Nitekim bu tanım, resmi ideolojinin din ta­nımı olup; okullarda ve bilhassa camilerde halka yansıtılan bir tanımdır. Halktaki bu yanlış din inancı, genellikle Diya­net teşkilatından kaynaklanan bir inançtır. Din gerçeğini temel olarak camilerde öğrenebileceğini, camilerde göz-lemleyebileceğini düşünen insanlar, camilerde anlatılanları din olarak kabul etmekte ve din gerçeğini bu kabule göre tarif etmektedirler.

Oysa biliyoruz ki bazı istisnalar dışında camilerde yansıtılan din, kesinlikle ve kesinlikle İslam değildir. İslam dinini temelde reddeden bir rejimden ve bu rejimin kuklası haline gelen bir teşkilattan zaten başka bir şey bekleme durumunda da değiliz. Halk arasında din adamı olarak ta­nınan bu kimselerin dini, genel olarak kendilerine maaş ve makam veren müstekbirlerin dinidir. Müstekbirlerin görüşü ile ellerinde bulunan Kuranı Kerim’in görüşü çatıştığı za­man, “Dut yemiş bülbül” veya “Rüşvet yemiş düldül” gibi, sustuklarını görürsünüz bu satılmışların!.

“Her din bir hayat şeklidir ve her hayat şekli bir dindir”

İslam gerçeği şayet namaz, oruç, hac gibi bazı iba­detlerden İbaret olsaydı, Kur’an’ı Kerim’deki; “..Bugün dini­nizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim.. (5-Maide 3)” buyru­ğu, namaz, oruç ve hac hükümlerinin hemen arkasından indirilir ve Kur’an’ı Kerim beş, on sahifelik bir Kitab olur­du.

Oysa biliyoruz ki “.Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim..” buyruğu, islam’ın bütün bir yaşantıya inti­zam veren siyasi, ekonomik, iktisadi, sosyal ve diğer ko­nulardaki hükümleri beyan edildikten sonra indirilmiştir. Beş, on sahife değil, altıyüzbeş sahife olan Kur’an’ı Ke­rim’de bütün bu konulara yer verilmektedir. Nitekim razı olacağı dinin nasıl ve ne şekilde yaşanacağını İlahi vahiyle beyan eden şanı yüce Rabbimiz, bu İlahi vahyin noksansız bir ifadesi olan Kur’an’ı Kerim’de., insanın Allah ile münasebetlerinden, kendi nefsi ve şeytan İle, kainat ve dünya ile, aile ve akrabası ile, insan ve toplum ile,

İslami veya gayriislami devlet ile, yöneticiler ve liderler ile, kanun ve hükümler ile, adet ve ananeler İle münasebetlerine kadar, bütün bu konulara ferdi ve toplumsal düzlemde açıklık getirmekte­dir. Kur’an’ı Kerim’in nelere şamil oiduğu engin muhteva­sından anlaşılacağı gibi, aşağıdaki ayet-i kerimede de bu gerçek beyan edilmektedir.,

                  

        

 

 

 

İslam dinini sadece bazı ferdi ibadetler olarak algılı­yorsanız,

kominizme veya sosyalizme karşı çıkmak adına kapi­talizmi desteklemeyi İslami bir vecibe görüyorsanız,

ağzından “Allah” lafzı çıkan bütün politikacılan, bu politikacıların icraatlarına bakmadan müslüman kabul ediyorsanız, bu politikacıları din kardeşi görüp, bu politikacılara din adına itaat ediyorsanız,

İslam hukukunu geçmişe, beşeri hukukları günümüze nisbet ediyorsanız, tağuti sistemlerin çanak yalayıcıları olan ve tağutun maslahatını gözeten resmi din görevlilerini, dininize göre müftü veya imam kabul ediyorsanız,

dünya emperyalizmine din adına karşı çıkan müslümanîara, aşın dinci veya terörist diyorsanız, kafire şer, müşriğe ehven-i şer olarak bakıyorsanız,

Evet bütün bu meselelere, böylesi yaklaşımlarda bulu­nuyorsanız.,

Biz sizleri gerçekten yeni bir dine,

ismi “İslam” olan, fakat atalannız tarafından tahrif edilen, değiştirilen, dejenere edilen geleneksel dinle her­hangi bir ilgisi olmayan yepyeni bir dine davet ediyoruz..

İşte bu yeni dinde, zulme nza göstermek yoktur.

İşte bu yeni dinde, ahiret için Allah’a, dünya için tağuta kulluk etmek yoktur.

İşte bu yeni dinde, göklerin hakimiyetini Yaratıcıya, yerlerin hakimiyetini yaratılmışlara bırakmak yoktur.

İşte bu yepyeni dinde, “Ben hem müslümanirn, hem kapitalisttim”, “Ben hem müslümanım, hem faşisttim”, “Ben hem müslümanım, hem sosyalisttim” demek, İslam ile birlikte başka bir dini, başka bir ideolojiyi, başka bir izmi de kabul etmek, kesinlikle ve kesinlikle yok­tur..

İşte bu yepyeni dinin adı, Resulullah (s.a.v.)’in tebliğ ettiği İslam’dır. Davet edilmekten ve davet etmekten onur duyduğu­muz

İSLAM gerçeğidir…

Alıntı : Mehmet Alagaş “Din Gerçeği ve İslam”, İnsan Dergisi Yayınları

Tavsiye Derecesi : 1. Seviye Şiddetle Okunması Gerekenler Arasında

 


Tevhid Daveti

 

Allah’a İman Tevhid Bir Dünya Görüşü

 

            İslamı diğer bütün dinlerden teolojiden, teozofiden ve ideolojik kurumlardan ayıran en büyük özellik TEVHİD ilkesidir. Hiçbir dinde Allah inancı İslam da ki kadar sağlam tutarlı ve evrensel boyutuyla mevcut değildir.

            TEVHİD  birlemek teklemek ve yalnızca kendine has özelliklerle diğer her şeyden ayrılmak demektir.

            TEVHİD islami akademi dilinde ise; Allah’ın; bir, tek, yegane, eşsiz, denksiz, noksansız, doğmamış ve doğrulmamış olduğuna iman etmektir.

            Yüce TEVHİD inancına sahip mü’min kişiye “Muvahhid” veya “Hanif” denir. Muvahhid; şirkin hertürlüsünden ve tüm cahili anlayış ve yaklaşımlardan uzak Kur’an-ı Kerim’in yaklaşımına uygun ve gerçek anlamda Allah (subhanehu)’nun varlığına ve birliğine iman eden kimsedir.

            TEVHİD; hayat ve kainat yasalarında olduğu kadar İslam anlayışında “Sosyal”, “Siyasal” ve “Toplumsal” disiplininde kaynağıdır. Çünkü muvahhid kişi Allah”tan korkar ve sever. Yani Arapça Reca ve Havf arası bir disiplin şuurudur İslam dini. Dolayısıyla Allah’la arasına girebilecek hertür sevgi onun için tehlikelidir. Allah’ın emir ve yasaklarını zamanla zorlayıcı sebeplerle veya sıradan nedenlerle çiğnese bile daha sonra derin bir pişmanlık duyar ve tövbe eder.

            Her şey Allah’ın varlığı, birliği, eşsizliği ve sonsuzluğu eksenin de varolmuştur.

            Geçmişten        Geleceğe

            Zamandan        Mekana

            Merkezden      Çembere

            Ruhtan             Maddeya

            Sebepten         Sonuca

            Sükundan        Harekete

            Ne varsa fiziki veya metafiziki, bilinen veya bilinmeyen, olmuş yada olacak her şey ancak bu eksene (Allah dilemesi ve bilmesi) eksenine bağlı olarak söz konusudur. Dolayısıyla Muvahhid kişi tüm yaşamını hiçbir zaman bu eksenin merkezkaçından çıkmayacak şekilde sürdürmek zorunda olduğunu bilir. TEVHİD yaşamını tercih eden insan günaha sürüklenmiş dahi olsa Allah eksenli düşünce çizgisinden sapmaz. Çünkü dönüş yalnızca onadır. Bu bağlamda yaşayan için ölümün davası adına olması Şehadet çizgisini oluşturur ki “Madem ölüm tek bir defa gelecek oda neden Allah yolunda olmasın” düşüncesini zihinden ve eylemlerinden hiç çıkarmaz.

            TEVHİD ehli dönemsel bazı enstantenenelerin etkisinde kalmış ve siyasi zorbalıkların olduğu demokrat anlayışa isteksiz yönelmiş olabilir. Bu kin duyduğu kafire karşı Müslüman destekleme isteği onun tevhid düşüncesini terk ettiği dava düsturlarından ödün verdiği veya ideolünden vazgeçtiği anlamında değildir. O zalime karşı susan dilsiz şeytandır evrensel düsturu ile yönelişini sürekli kontrol eder kimin yanında olduğunu ve bunun nedenlerini zihninde sorgular.

            Muvahhid şirk ve şirk hükmünde ki suçlar hariç, günah işlemekle affedilmeyeceği düşüncesine kapılmaz ve günahı alışkanlık haline getirmez.

            TEVHİD; İmanın temel taşı olarak müminin yaşamını yönlendirir ve her adımda her nefeste ve her davranışta onun hayat disiplinini sağlayan tüm yasaların kaynağıdır. TEVHİD Mu’mine; meşru helal ve mübah davranışlarda hareket serbestisini tanıyan geniş yıldızların üzerinde dalgalanan yüce bir bayraktır. Dolayısıyla dünyada ki tüm bayraklar bu yücelik yanında küçük kalır.

            TEVHİD Tarihin her döneminde (devrinde) müminler en acımasız zalimlerin ve en kanlı dikdatörlerin karşısında hatta idam sehpalının üzerinde İman-Tevhid bağının kopmaz sağlamlığını “Ben Allah’tan başka kimseden korkmam ve Allah’tan başka kimseye boyun eğmem” sözleriyle haykırmışlardır. Bu söz Bilal-i Habeşi’den Bediüzzaman Said Nursi’ye, Yasir’den Seyyid Kutuba, Ahmed Yasin’den Şamil Basiyev’e, Hattab’tan Hasan El Benna’ya, İskilipli Atıf Hoca’dan Hz. İmam Hüseyin’e kadar zulme uğramış tüm İslam kahramanlarının yüce sinelerinden ve pak alınlarından gerçek bir özgürlük nişanı olarak gözleri kamaştırmaktadır.


Rahatsız olmak, Rahat olanlara kafa tutmaktır.

İnsanların rahatsız olduğu veya kabul etmekte zorlandığı her türlü fikri ve ideolojk anlayış, içerisinde hakikatten bir pay saklar fakat hakikatin aslını oluşturmazlar. Hakikatin aslını oluşturduğunu düşünerek ortaya konulan her türlü fikir ve ideolojide insanlara zulmeden bir düşüncenin ürünüdür ve belli sayıda ki insanlara hizmet etmeye yarar.

Aslolan’a uymak, aslını bulmakla sonuçlanır. Asıl da bu dünya da görülmez sadece pay sahibi olunur. Aslın görüleceği yer ahirettir. Bu yüzden doğrunun bir parçası elinizde ise lütfen insanlara ben doğrunun ta kendisiyim demeyin. Karşınızdakinin doğrudan pay sahibi olmadığını düşünmek, kendi doğrusunu insanların putlaştırmalarından  kaynaklanır. Put istemediği halde hakkı ona verenlerin oluşturduğu bir zihin virüsüdür. Put olmayı isteyen Tağut olur. Putlardan ve Tağutlardan sakınanlara selam olsun.


İkra 5 hazırlanma aşamasında

İKRA 5
Allah’ın Selamı üzerinize olsun Değerli Arkadaşlar Allah cc. Nasip ederse İkra5 adlı çalışmamıza başlıyoruz sizden ricamız tanıdığınız yazar ve yayınevlerinden cdmizde kulanabilmemiz  için kitap istemenizdir. Bu konuda görüş ve önerilerinizi bekliyoruz. irtibat bölümümüzden bizimle iletişim kurabilirsiniz. Selam ve Dua ile.
Gönderen admin, Pazar, 13 May 2007 07:13, Yorumlar(1)
Yorumlar function makesure3() { if (confirm(‘Yorumu Silmek İstiyormusun?’)) { return true; } else { return false; } }
marifetullah
30 May 2007
Allah bu çalışmanızı da diğerleri gibi bereketli kılsın ve sizleri bu konuda muvaffak eylesin.
1) Akabe vakfının sunduğu veya daha farklı camiaların verdiği kitap okuma listesi yayınlayabilirmisiniz CD’de.
2) 4 tane çıkardığınız cd’nin inşaallah 5.si çıkarılacak ama aradan fazla zaman geçmediği için sürekli bir tekrar havasına bürünmesi CD için olumsuz bir imaj oluştrmaz mı ?
3) CD de Dergiler ve tanıtımları ayrıca arşivleri konulabilir mi çok eski dergilerden bahsediyorum. 1980 li yılların dergileri veya daha gerisi.
4) Yazarlardan CD hakkında özel bir makale kaleme almaları istenilebilir. Hem çalışmalara destek olunması hemde okumaya biraz daha teşvik olması için iyi olur zannımca.
5) İslami Eğitim konu başlığı altında DAvet merhaleleri ile ilgili bir çalışma yapılabilir mi yani birinci madde de söylemiş olduğum kitap listesi merkezli davetin merhale merhale tekrar belki gündeme alınması bunu da bir program şeklinde sununlması iyi olabilir.
6) Boyutu biraz fazla kaplar belki ama Saffet Bakırcı veya m.İslamoğlu gibi hitabeti iyi kişilerin belki 5 adet şahsın sohbetlerinden derlemeler konulabilir.
7) Çok şey istiyorsun diyeceksiniz ama; Kitap arama katoloğu ile ilgili bir bölüm konulabilir. Örneğin seçilmiş yayınevlerinin kitaplarını ve fiyatlarını bulabileceğimiz ufak bir program eklenebilir.
İkra Cd sini kullanan kişilerin çoğunluğu İnternet kullanıcılığı da yaptığı için Bir link arşivi bölümü eklenebilir. Kur’an, Hadis, Fıkıh gibi bölümlerin içinde de olabilir ayrı olarak bir link arşivi başlığı altında da bu şekilde bir arşiv hazırlanabilir.
9) Cihad’a teşvik veya Filistin ile ilgili görüntülerin (videoların) olduğu bir bölüm olabir.
10) 3. versyonda yapmış olduğunuz çocuklar için bölümüne benzeyen bir bölüm olabilir. Kadınlara has ayrı bir bölümde olması onların ayrıca ilgilerini biraz daha çekeceği kanaatindeyim. Çünkü insan Cdnin içeriğine bakınca önce ilgisini çeken konu benimle ilgili bir bölüm varmı diyerek yanlı bakıyor.İnşaallah abarttığımı ve boş şeyler yazdığımı düşünmezsiniz. Bu sadece kate gorik bir zihin yapısına sahip olan benim fikrimdir. Allah’a emanet olun (Aklımdan geçirdiğim bu türden daha çok bölüm varda ben haddimi aşmak istemedim.)

Alıntı : http://www.ikraislam.biz/index.php?ind=news&op=news_show_single&ide=19


Göç Hicret…

Tarihin her alanında, iyi olsun kötü olsun, sistemler kendi içlerinde bazı grup ve fikir akımlarını beğenmez ve onları bölgelerinden dışarı atmak için ellerinden geleni yaparlar. İçten dışa atmanın en güzel yolu ve yöntemi, baskı ve zulüm odaklı bir yaşantı vermektir. Verilen bir hak vardır fakat bu; hedef itibari ile sadece yaşama olanak sağlar, yaşarsın ölmezsin ama bir gün olsun gülmessinde. Bu portre sonucunu göçe, hicrete terkeder. Kurtuluşun özgürleşmenin adıdır, hicret. Gülünmeyen günlerin öcünün alınışıdır bir nevi. Bir başka deyişle dönüp hesap sormaya hazırlanmaktır. Zalimlere ve İnsanı yerinden yurdundan edenlere karşı bir hesaptır bu. Güçsüzlük durumudan güce koşuştur. Haksızlıktan hakka, imkansızlıktan imkanlara yürüyüşün adıdır, hicret.

 Hicret; adanmış zihnin ve ömrün bereketlenmesidir; bereketli topraklardan istifade etmsidir. Değiştirmiş olduğun mekanın sana karşı olan baskınsından kurtulmaktır. Mutluluğa giden kapıları aramanın adıdır bazen de…

 İşte bu duygu ve düşünceler içinde başlamıştı benim hicretim de… İstanbulda başlayan Doğuyla sonuçlanacak bir milattı bu benim için. Yabancı olduğum yerler değildi, gittiğim yerler. Ama artık bana kurtuluş ve özgürlük sinyalleri veriyordu sanki.

İstanbul görmeyeli değişmişti, 15 yıl öncesinden bugüne çok değişmeler olmuştu. Fatih bile renk kaybına uğramıştı gözümde. Eskinin osmanlısını hatırlatan Fatih camiinde bugünün Avrupasını anımsatan niceleri türemişti. Kedi-lerin bile bakışları farklıydı, onlar dahi gözlerini hırs bürümüşcesine eline bakıyordu insanların ve onca arkadaşı olmasına rağmen bütün payı ben almalıyım diyorlardı. Sokaklarında bir başka insan tipi türemişti, nedenselliğini düşünmeden yürüyen ve İslam’ı hatırlatan kavramları üzerlerinde barındıranÖrtünmeye çalışanlar vardı. Ama nedense Bu çalışkanlıkları hiç başarıya uğramamışçasına etekleri bir karış yukarda kolları yarısından çok açık, yüzlerinde Amerikadan ithal bir ton farklı renk! Tam tersine onların buhallerine alay edip ellerinden tutmayan bir grup Renkli Çarşaflı insan da sadece onların yanından geçerken cehennemi hatırlatıyor ve onlara kızıyor! Çook ilginç portreler bunlar, dışardan bakınca derin tefekkürler gerektiren ve yanlarına gidince iki tarafta da bir kin ve öfkenin olduğu İstanbul, fatih ve çarşamba üçgeninden, Amerika, İngiltere ve İsrail’e açılan bir üçgen diyalog masalı…  İki tavrıda İlim kotasına yerleştirdiğinde içerisinden geçemeyecek tavırlar. Bir taraf ta Avrupa ve Açıklık özentisi Üstü paris altı Çarşamba modelleri, Bir taraftan da Tebliğ ve İrşad namına gözlerini bağlamış ve görmek istemezcesine bakir bakan Çarşamba ehli!

 İstanbul yüzünü Kıbleden çevirmiş Avrupaya

Buna ne söz gerek nede Anlayış,

Yürekler İstatistiksel olarak kaymış gidiyor

Buna ne Akif söz söyler nede Necip… (ü.u)


Tevhidhabere yorum

Sapla samanın karıştğı bazı dönemler olur, sap desen değildir samana benzetsen eleştirirler. Ama şu anda belirginliğin daha ayyuka çıktığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Din baırtıları yaparak dindar insanlara laf atan (dindüşmanı) layık ! zihniyet AKP’ye Tevhidi düşünen bir çok insanın bağlanmasına veya oy atmasına neden olacaktır. 20 yıl önceki zihinden bugün geriye küller kaldı, ılımlı islam anlayışını yerleştirmek isteyen ABD militanları, topu bize teslim ederek; sen zahmet etme amerika biz zaten ılımlıyız dercesine zihin inşası adına zihnin iflasına sürükledi bizleri.  

Sandıkları eskinin sistem karşıtları dolduracak şimdi! Ne uğruna; iki kendini bilmez Ebu lehebin, çığırtkanlıkları ve bağırtkanlıkları uğruna. Dava adamları âma adamlar oldular sanki, kavramlar ters düz edilmişti düzeldi derken şimdi yeniden kavramların değiştiğini zihin inşası adıyla, yeni bir din anlayışı sürecine girdiğimizi görüyoruz.  

Sistem yaltaklarına, sistematik çözüm bulduk sistemin çarkına takılmamak için sistemin göbeği olduk… Vesselam. Abdurrahman b. Hasan

 

http://www.tevhidhaber.com/author_article_detail.php?id=888


Gündeme Dair Sözler 1

Güncel;

Basında ve yayında bulunan bazı kitle ve gruplar, bilerek ve isteyerek; sonuçlarının ne olduğu üzerinde (pek düşünmeksizin) durmaksızın, toplumun istek ve arzularını (Seçme ve seçilme noktasında) frenlemeyi, frenkleşmek uğruna; meşru saydıkları için yoğun bir psikolojik baskı ortamında yaşamaya bizleri mecbur bırakmaktadırlar. Bu ortam ve atmosfer toplum genelinde önceki dönemlerde 20 yılda bir tekrar ederken; zamanın ilerleyişi kitlesel ulaşım araçlarının fazlalaşması, küreselleşme ve modernizmin etkileri ile 10 yıla düşmüştü. Şuan da ise Kriterler zorlanarak ve insanın düşüncesine pranga vurmak kaydıyla, toplumsal erozyon oluşturup yeşermek üzere olan bilinç kuşağı felç edilmek istenmekte ve bu süre zannımca 5 yıla indirgenmektedir. Her 5 yılda bir zihinsel kaos, vatan elden gidiyor bağırtıları, bu insanlar neden örtülü soruları, açıklanamayan örtülü ödenekler, susurluklar, gizli dosyalar, takipler, JİTEM , MİT, CIA ve MOSSAD gibi insanların anlamadıkları fakat ürkmeleri gerektiği izleniminide üzerlerinden atamadıkları bir çok gündemle günleri sarsılmakta ve korkutulmaya, sindirilmeye, içselleştirilip, ferdileştirilmeye itilmektedirler.

Bu bağlamda müslümanlar: Dünyanın müslümanlar üzerinde kurmaya çalıştığı ılımlı islam projesi doğrultusunda ne yazık ki yönlendirilmekte ve zihinleri bulandırılmaktadır. Yetişen genç kuşak; anlamanın ötesinde dinlemek bile istemediği bir çok gündemin içinde bulmaktadır kendini ve daha çok fertçi bir yaşamasürüklenerek, düzene uygun kafa yapısına sahip olmaktadırlar.

Toplumun sürüklendiği ve çekilmek istendiği alan kamu içi veya dışı farketmez, demokrasi ile bağlantı kurulamayacak şekilde sert ve laiklik mefhumuyla uyuşmayacak biçimde katı ve gaddardır. Ortaya koymuş oldukları kavram (put) ve anlayışları kendi elleri ile hiçe sayan belli bir toplum ne yazık ki insanın yaşam alanını daralttığı gibi zihin ve psikolojik yapısına da zarar vermektedir.  İnsanlığın bu gibi durumlar da yapması gerekenin ne olduğunu bir kenara bırakıp şu anda ne yapmamamızın gereklerini düşünmeliyiz. Çünkü geri dönüşü sert ve keskin olucak her tür davranış ve tavır, çiçeklerin kırılmasına, güllerin solmasına neden olacaktır.

1) Depresyonik tavırlar sergilemeyerek biraz sakin olunmalı ani tepkilerle hata yapılmamalıdır. Her muhtıra bağırtıları ardından sokağa çıkıp eylem yapmak bu gibi durumlarda darbenin adımlarını atmak olur. Zaten amaçta bu ortama insanların çekilmesini sağlamak olduğu için bu oyuna gelinmemelidir. (Bu dönem medyanın ve kitlelerin kışkırtılma dönemidir. Kışkırtıcı fikir akımlarının yaygınlaştırılıp kafaların karıştırılarak, kimin doğru kimin yanlış olduğunu anlamaya çalışan insanlar çok kolay yönlendirilebilir. Çabuk karar değiştirilir, sürü halinde bir yöne istenmeden itilebilinir.)

2) Bilinçlenilmeli ve doğru kaynaklara başvurulmalı, yanlış kaynak ve haberlere özellikle bir yöne kasti şekilde yöneltmelere dik ve keskin tavır alınmalıdır. Tarafgil olunmalı objektiflik adı altında safsatalara kulak vermemelidir.

 Düzenini kuran ve bozulmasını istemeyen bazı kesimler(Laik ve Atatürkçü geçinen) şuanda sokaklarda bildiri ve bilinçlendirme adı altında toplumu ayağa çağırıyor, oysa şuan ayağa kalkama değil sakin olma zamanı. Birbirimizi anlama zamanı sakin ve emin adımlarla ilerki adımlarımızı daha temkinli atma anıdır.

Unutmayalım ki bu dönem peygamberin yaşamadığı bir dönemdir. Onun talip olduğu yer devletin başı değildir. İstese idi ona o makam daha ilk günlerde verilicekti zaten.

Süleyman a.s ve Belkıs’ın dönemi dikkatli okunduğunda bizim adil bir düzenekte yaşama hakkımızın olduğunu ve bu yüzden adalete destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Amacımız Adalet üzere olmak ve Adil düzende düzenek çarklarında yok olmadan sağlam ve dik tavır takınmaktır. Adalet ayakta kalacaksa zulmün tüm okları üzerime gelsin… Vesselam

 (Abdurrahman b. Hasan)


Linkler ve Kitaplar…

Eskiden kitap listelerinin olduğu yazırlar veya kitaplar çok dikkatimi çekiyordu şimdi linklerin oldğu bir internet sayfası. Böyle olunca kendime bir soru yöneltiyorum, kitaplarda mı sorun var, bende mi? Cevabın bende olduğu çok açık ama şurası da bir gerçek ki İnternette sanki insanlar kendilerini daha iyi ifade ediyorlar. Kitaplarda saatlerce anlatamayacağınız derdinizi bir internet sayfasında iki tıklama ile halledebiliyorsunuz.

 Bir sitede ki tıklanan linklere veya katagorilere baktığınız da insanın düşünce yapısını, okuduğu kitaplarıdan çıkardığı sonuçları, bulunduğu grubu veya psikolojik atmosferini bile keşfetmeniz mümkün. Linler bir dünya görüşüne sahip insanların tıklanıp o dünya görüşünü paylaşması için sitelerine yerleştirdikleri birer internet sayfacıklarıdır. Bir bağlantı noktası belki bir anlayış biçimidir. Nasıl google, Yahoo veya Mynet gibi arama motorları linkler sayesinde insanların ne aradıklarını nerde bulacaklarını tarif ediyorsa aynen bunun gibi sayfaların içinde ki linkler de aynı görevle çalışır arama yapmanızı kolaylaştırıyor.

Ne ararız İnternetten? Bilgi mi, Video mu?, sanırım çoğunluğumuz yavaş yavaş video deme eğilimindeyiz. Çünkü okumak uzun uzun yazılarla başbaşa kalmak ilgimizi çok çekmemeye başladı. Fikirlerin savaştığı değilde paraların savaştığı bir kapitalizmin içine düşüşümüzden olsa gerek, artık okumak ve bir şeyler insanlarla paylaşmak içimizden gelmiyor sanırım…

Okumanın en tatlı olduğu dönemler: Konu internet ve linkler olduğu için, bu sorunun bu makalede ki yeri İnternetin olmadığı zamanlar olacaktır. Ama bu işin latifesi insanların kendilerine okumak için ayrı zamanlar ayırması gerekiyor öncelikle ve kendini tartması gerekiyor hangi zaman benim için en uygun, İstanbuldaysa İETT otobüsünün körüklü olan kısmına yaslanarak kitap okuyabileceği gibi, Ankara da başkentin kucağında ise EGO işletmelerinin o ağırbaşlı otobüslerinde salına salına kitabını okuyabilir. İZULAŞ ile İzmirde Mehmet Alagaş’ın kitapları da bir başka okunsa gerek…

Tabi burada İnternet kullanımı olmayacağı ve linkler diyarında seyahat edilemeyeceğine göre mecburi kitap okuma alanı olduğu için otobüsleri söyleme gereği hissettim. Yoksa Dizüstü ile otobüste sörf yapmayı düşünüyorsanız işiniz zor çünkü otobüsten indikten sonranız biraz zor olur. Bilgisayar kullanduğınızı gören kendini bilmez sokak serserileri yolunuzu kesmek için an kolluyorlar dikkat edin.

 Şimdi ben kendi kurduğum bu sitede sokakta yaşadığım olayları birebir yansıtabilirmiyim. Hayır. Çünkü site içeriği buna uygun değil. Sitem İlim ile ilgili olmayıp, Filim ile ilgili olsaydı derdim ki Arkadaşlar Asterix Vikinglere Karşı (2006) vizyona girdi gidin izleyin. Ama bunu söyleyemiyorsam buda sitelerin aslında Dikkat çekiciliği olduğu kadar Yanıltıcılığının da olduğu anlamına gelmektedir. Sinema sitesi kuran bir kişi acaba hayatının tüm alanlarını sinemaya mı has kılmıştır sizce? Veya çok başlıklı geniş içerikli bir site gerçekten de kurucularının olmazsa olmazlarımıdır; yani her başlık onları mı yansıtıyordur; bence bunların cevabı hayır.

Konuyu toparlayalım. Sözün özü kitap ayrı bir alem internet ayrı bir alemdir. Hangi alemi seçerseniz o size kapılarını açar. İnternetin kapısını zorlarsanız zarar görürsünüz. İlmin kapısınız Çalarsanız açılır ve huzur bulursunuz. Link aleminde boğulmamanız dileklerimle…


TEVHİD NEDİR?

TEVHİD; Uluhiyet, Rububiyet ve İsim Sıfat Tevhidinin olduğunu bilelim ama bu konulara değinmeden Tevhidin yaşam modeli oluşu üzerinde duralım. İslam’ın görüş, metod veya usul itibari ile farklı pencerelerinden bakan kişilerin bu konuya da farklı değindikleri bir gerçektir.  Bir yaşam şekli olarak tevhidi şöyle tanımlayabiliriz:

Tevhid; yeryüzünde ve gökyüzün de bunların her iki arasın da, görünen ve görünmeyen alemler de, sosyal, siyasal, ekonomik, fizyolojik, kimyasal, astrolojik ve kozmoz’un tüm alanların da, evlenme de boşanma da, iş kurma da iflas etme de, doğum da yaşam da ve ölümde, ziyaret adabından, selamlaşmaya, eğitim alanından, güvenlik problemlerine, çocuk yetiştirme konusundan, zamanın planlanmasına ve daha sayamayacağımız alanların tamamın da, tam yetkiyi, (tüm yetkiyi) tek olan Alemlerin Rabbi Allah subhanehu teala’ya vermektir. (Devam edecek…)


Tağut

TÂGÛT    Önce kelime üzerinde duralım. Arapça bir kelime olan tâgût, iştikaak itibariyle tuğyan ile ilgilidir. Tuğyan ise; Allahû Teâla (cc)’ya isyan etmek mânâsınadır.(1)

 Tefsir-i Mücahid’de tâgûlun ismi has olduğu ve çoğulunun da, tekilinin de aynı olduğu kayıtlıdır. İmam-ı Muhammed İbn-i Cerir, tâgûtu şu şekilde tarif etmektedir: “Allah’ın indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tâgûttur.”(2) Bunun insan olması, put, şeytan veya bunların dışında herhangi bir şey olması mahiyetini değiştirmez.Kur’ân-ı Kerim’de: “Andolsun ki, biz her kavme: `Allah’a ibadet edin, tâgûta kulluktan kaçının!’ diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir.”(3) buyurulmaktadır. İnsanlar “kul olma” hususunda istisnasız uyarılmışlardır. “İman edenler Allah yolunda cihad ederler, küfredenler ise tâgût yolunda savaşırlar”(4) âyet-i kerimesinde de beyan buyurulduğu gibi, insanlar “ya Allah’a ibadet edecek, veya tâgût’a kul olacaktır”(5) bu iki yolun dışında üçüncü bir hâl yoktur.

Kur’ân-ı Kerim de “Sana indirilen Kur’ân a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz misin? Onlar tâgûtun huzurunda muhakeme olmak (hükümlerine boyun eğmek) istiyorlar. Halbuki tâgûtu inkâr etmekle (tekfir etmekle, lânetlemekle) emrolunmuşlardır”(6) buyurulmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim deki bütün bu âyetleri ve mütevatir sünnetleri dikkate alarak şu hususu belirtmekte fayda vardır. Tâgûtun hükümlerine boyun eğenler ve râzı olanlar, kâfirlerdir. Nitekim İbn-i Kesir bu hususta şunları kaydediyor: “Bu ayet-i kerimede (Nisâ sûresi: 60) Hz. Muhammed (sav)’e ve diğer peygamberlere iman ettiklerini söyleyip, bununla beraber ihtilaf ettikleri hususlarda, Allah’ın kitabından ve Peygamber’in (sav) sünnetinden ictinap edip, insanların kendi akıllarına göre (beşeri kanunlarla) hüküm vermesini istiyen kişinin iman iddiasını Allahû Teâla (cc) reddetmektedir.”(7).

Bugün dünyada; vahyi inkâr ederek, insanların çoğunluğunun rızasına göre kurulduğu iddia olunan bütün demokratik sistemler, Allah (cc)’ın hükümlerine mukabil ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad etmektedirler. Dolayısıyle bütün demokratik sistemler, bu noktada “tâgûtî” özellikler taşırlar. Bu bir anlamda bütün ideolojik sistemler için geçerlidir. Daha genel bir ifade ile, İslâm dışındaki bütün sistemler, tâgûtîdir.

Tâgûtların hükümlerine göre yönetilen bütün yerler de dâru’1-harp durumundadır. O beldelerde yaşayan mü’minlerin Allah (cc)’ın indirdiği hükümlerin gâlip gelmesi uğruna cihad etmeleri farz-ı ayndır.” Şurası unutulmamalıdır ki, tâgûtun hükümlerine “evet” diyenler, Allahû Teâla (cc)’nın dinine küfretmek durumundadırlar. Bunu ister bilerek-ister bilmeyerek yapsınlar durum asla değişmez. Çünkü Hz. Âdem (as)’den itibaren bütün peygamberlerin insanlara; “Allah’a ibadet edin, tâgûta kulluktan kaçının” diye tebligat yaptıkları “muhkem âyetlerle” sabittir.Tâgûtun hükümlerini inkâr etmeyen ve tâgûtî güçlerle mücadele vermeyen kimse, ne kadar âlim olursa olsun, “müsteşrik” çizgisini asla geçemez.

KAYNAKLAR

(1) Râğıb el-Isfahani, Müfredat. “Ta-ğa” mad. (Nakleden: Tevhid Gazetesi, 21 Mayıs 1979, Sayı: 22, sh.6).

(2)Muhammed ibn-i Cerir, Camiû’I Beyan fi Tefsirû’l Kur’ân, Mısır 1324, Meymeniyye Mtb. c. III, sh.13.

(3)Nahl sûresi: 36.

(4)Nisâ sûresi: 76.

(5)Hüsnü Aktaş, Medeni Vahşet, Ank.1981,(53. bsm.)sh.140,”Evet, sadece İki Yol” başlıklı bölüm.

(6)Nisa sûresi: 60.

(7)İbn-i Kesir, Tefsirû’l-Kur’ân’il-Azîm, Beyrut,1969, Dâru’1-Marife Yay. c. I, sh.519.

 

(Konu: Pazartesidersi)

 

 


Hadis’e Bakış, Gül’e Eleştiri…

Hadis anlayışımız; Sahih sünnetin hayata aktarılması noktasın da ne selefi(vahhabi)ler gibi okuduğumuzun tefakkuh etmeden hayata geçirmek, ne de Hadis yokmuşçasına mealciler gibi hadisleri elimizin tersi ile itmektir. Hadis kaynak itibari ile Muvahhidin 2. kaynağıdır. Kur’an kültürünü hayatın da oturtan ilim ehli hadis küllüyatlarını okumaya başlamalı, yalnız usul kitaplarının engin iklimi hiçe saymadan okumalıdır. Sahih’i, Zayıfı, Mevkuf, Maktu, Mütevatir, Kudsi, Şaz, Müdelles vs. kavramlarına aşina olmalı her okuduğu hadisi kabul etmeyeceği gibi her hadisi reddeder tarz da hadise bakmamalıdır.

 Hadis okumaya zamanım yok diyorsa en azından www.israfm.com adresinde Saffet bakırcı hocayı dinlemeli istifade ettiği hadisleri bizzat kaynağından kendisi de bakmalıdır.

 Ravileri tanıma gayretinde olmalı, Rivayet zincirinin başında ki kişileri özellikle Hz. Aişe ve Ebu hureyre hadislerinin özelliklerini öğrenmeli, 4 halife ile ilgili gelecen hadisleri tenkik usulü ile birlikte gözden geçirmelidir.

Mümkünse ev dersi yapılarak ev halkı Allah resulünün hadislerini öğrenmeye teşvik edilmeli, Rudani takibi yapılacağı gibi, Riyazüs salihin henüz bitirilmemişse bitirmeye gayret edilmelidir. İleri ki aşamalar da Buhari, Müslim, İbn Mace, Tirmizi ve İbn Mace okunmalı, hayatımıza Sünneti hakim kılmalıyız.

Özellikle Uydurma rivayetlerle ilgili eserler okunmalı ve uydurma hadisin savunuculuğu yapılmamalıdır. İlahiyat fakültelerinde hadise bakışlar hocalar tarafından ortaya atılan fikirler çerçevesinde döndüğünden yüksek lisans tezleri okunacaksa Konya, Sakarya, Erzurum ilahiyat fakültelerinin kitapları dikkate alınmalıdır.

Amacımız Hadisle ilgili derya denizler yetiştirmek değil sadece akarsu olan bir toplum olabilmektir. Peygamber aleyhisselamın doğuşu üzerine yapılan bunca çalışmaları hiçe saymıyor, saygı çerçevesinde bu tavrın insanların hidayetine vesile olmasını temenni ediyoruz. Yalnız altını çizmek istediğimiz, Allah resulü sadece bir gül sembolü ile indirgenecek ve çocukların zihnine yerleştirilip, peygamberin hayata müdahil bir sertliğinin yokmuşçasına onun özgürlük mücadelesinde verdiği onca yıllık mücadele hiç olmamışçasına indirgenmiş peygamber zihniyetini dikkatli okumak gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Peygamberin doğuşundan kaynaklanan Gül benzetmesi çok aşırı dikkate alınacak bir zihin inşası olmasa gerektir.

Peygamber benzetmelerinde dikkat etmemiz gereken hususlar.

1) Peygamberler Kur’an-ın vasıflandırdığı özellikler nisbetinde sıfatlandırılabilir. Örneğin Hz.İsa’nın kelamulah olması, Hz.İbrahim’in Put kırışından mütevellit Putkıran benzetmesi, Hz. Yunusu’un balık karnından çıkmasından dolayı belki bir balık karnında ki insan anlayışı, Hz. Yusufun güzel yüzünün çok yakışıklı bir insan benzetmesi kısmen anlaşılabilir bir anlayış tarzıdır. Olmaması daha iyi olur çünkü Allah bizim onların şekil ve şemallerinden değil bilakis hayat tarzlarından istifade etmemizi istiyor.

2) Allah resulünün Sahih hadislerinden yola çıkılarak bir benzetme usulü benimsenmiş olabilir. Ki Peygamber A.S.’ın peygamberler arasında bir ayrım yapılmaması ile ilgili hadisleri dikkate alınınca ayrıcalıkçılık için değil sadece özelliğinin öne çıktığı konu vurgusu yapılmak için benzetilebilir.

“Bir kulun: Benim, Yûnus İbnu Mettâ’dan hayırlı olduğumu” söylemesi uygun olmaz. Onun  nesebi de babasınadır.” Buhârî, Enbiya 35, Tefsir, Nisa 26, Tefsir, En’âm 4, Tefsir, Saffât 1; Müslim, Fezâil 166,

Yalnız şu yapılırsa anlam verilebilir; Asa’nın hz.Musa için kullanılışı ve onun yılana çevrilmesinden kaynaklanan “Asayı musa” nisbetiyle, Musa a.s belki tanıtılırken Asa resmi kullanılabilir.

Eyyüp a.s için belki Çekirge topladığı rivayet dikkate alınarak “Çekirge benzetmesi” yapılabilir ama bu saçma olur zira biz onun asıl öne çıkan vasfının Sabrı olduğunu kur’an da defaatle biliyoruz

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki: “Eyyub aleyhisselam üryan (çıplak) vaziyette yıkanırken üzerine altından bir yığın çekirge düştü. Eyyûb aleyhisselam hemen onu elbisesine avuç avuç koymaya başladı. Bunun üzerine Rabbi ona nida etti:

“Ey Eyyûb, ben seni bu gördüğün (dünyalıktan) müstağni kılmadım mı?” Eyyûp aleyhisselâm:

“Evet! Ey Rabbim! Velakin senin bereketine karşı istiğna yok!” diye mukabele etti.” [Buhârî, Gusl 20, Enbiya 20, Tevhid 35; Nesâî, Gusl 7,l (1, 200-201).]

Sözünözü ben benzetme sanatının adabı hakkında çok şey bildiğimi iddia etmiyorum fakat ben şunu iddia ediyorum ki peygamberler Allah’ın benzettiği nesnelere (belki) benzetilebilir. Ama ne ayetlerin nede hadislerin benzetmediği, özellikle üzerinde çok durduğu bir çok özelliği varken onların hiçe sayılarak GÜL!’e benzetilmesini anlayamıyorum.  Doğru bulup bulmama noktasın da tek sözüm Müslümanlar bu vesile ile Peygamberi anlatmaya çalışıyor bu güzel. İlmi tenkide tutucak olursak Peygamber belki de KILIÇ’ benzetmesine daha yakın bir benzetme ile benzetilebilir. Ama bu sefer de konjektür gereği müslümanlar zor duruma! düşeceklerinden bunu yapamayacaklardır. Varın gerisini siz düşünün en iyisini Allah bilir.


ÖZGÜN İRADE (DERGİSİ)

 

3.YILINI DOLDURDU ÖZGÜN İRADE…

 

Ramazan Kayan hocamızın güzel çalışmalarının bir semeresi olarak karşımıza çıktı ve hep böyle devam edecek inşaallah. 36. sayısın da konu başlığı TOPLUMSAL HASTALIKLARIN GİRDABIN DA DEĞER EROZYONU

Tabi ki tespite gerek kalmayacak bir gerçek gündemlerin de DÜNYEVİLEŞME  Kutlu doğumun arifesin de sadece şu soru ile dergi değerlendirmesine başlıycam: Resulallah bu gün aramızda olsa Kutlu doğum değil benim yoluma uymanızı istiyorum diye sorarmıydı acaba? Bu soru cevabını nefsimize verebileceğimiz bir soru. Zaten Allah resulünün onun yolunu takip etmemizi bid’atlerden uzak kalmamızı söylediği bir çok hadis mevcut. İlmi duyarlılık ve sahih akide ile sizleri Bu ayın özgün iradesi ile başbaşa bırakıyorum.

 

Önce şunu belirtelim. Bu ay Martin Lings’in türkiye de oldukça fazla rağbet gören bir eserinin dergi tarafından hediye olarak verildiğini bilmenizi isterim. Piyasa değeri 13Ytl olan Hz. Muhammed’in hayatı derginin hediyesi Kutlu doğum gündemin de düşündüğümüz de oldukça anlamlı bir yapıt olduğunun altını çizmekte fayda var.

 

1.Yazı

Atasoy Müftüoğlunun kendine has güzel üslubu ile dergiye başlıyoruz. Sorunlu Yorumlar Sorunlu Yaklaşımlar

ideolojik bencillikler ve rekabetler hizip bencillikleri ve rekabetleri mezhep bencillikleri ve rekabetleri gelecek umutlarını yok ediyor

Erdemli bir varoluş ötekini değersizleştirmeye çalışmaksızın gerçekleştirilen bir varoluştur

2.Yazı

Cumhur başkanlığı Seçimi Zorlu Çankaya Savaşları ileMustafa Özcan;

Etraflıca bir değerlendirmeden sonra altını çizebileceğimiz son nokta şu olsa gerektir.: Çankaya Erdoğan için tatlı bir hayat olmayacaktır. Türkiye için de şimdilik tek kesin olan seçenek bu.

 

(Müslüman olmanın ve sonuca varmanın tek yolu acaba bedel ödemek midir? Bedel ödeyenler mi özgürleşir, özgürler bedel ödemişlermidir???.)(marifetullah)

 

3.Yazı(Ramazan Kayan)

Derginin Konu başlığı olması ve Üstad Ramazan Kayan olması hasebiyle son yazıyı ona has kıldım. Çünkü takib edilmesi gereken kişiler arasındadır Ramazan hocamız.

Yeni bir Toplum İçin ile Ramazan Kayan

Hastalık tespiti ve insan ruh alemini gerçekten iyi görebilen ve erozyonun farkında olan Ramazan hoca Nefsi marazlardan işe başlamış ve Dünyevileşme, Bireyselleşme, Eylemsizlik, Duyarsızlık Değersizlik, Gayesizlik hastalıkları üzerinde durmuştur. Ve Çözüm odaklı oluşunun gereği bir öndere yakışır tarzının muhafazası ile kanaatimce yaptıklarını bizimle paylaşmış ve bizim de şu 11 maddelik değerleri hayatımız da inşa etmemiz sonucun da hastalıklardan en azından bir nebze belki de tamamen kurtulacağımızın altını çizmiş.

 

Burada 11 maddeyi yazmıyacağım dergiyi merak edip okumanız için ama şunun altını çizelim: İnsanlığın aklı, yüreği, vicdanı, ufku ve umudu biz olmalıyız…

İnşaallah dergi gündeminiz olur, gündemden kopmayın, her gündemde yer almayın dileklerimle…