Akaid Dersleri 1. Oturum.

Öğrenilmesi ve Hayata aktarılması Gereken Kelime Kavram ve Konular:

1.Konu: Din Nedir?

Türkiye’de din vakıası en çok ilgi uyandıran bir vakıa olduğu gibi aynı zamanda en çok istismar edilen, halkın zihnini en çok karıştıran vakıalardan da biridir. Bu karışık­lık İslam dininin özünden değil, birbiriyle çelişen birçok an­lamların dine yüklenmesinden kaynaklanmaktadır.

“Din nedir?” sorusu etrafında bir kamuoyu araştırma­sı yapsanız, birbiriyle çelişen birçok cevaplar almanıza rağ­men “Bilmiyorum” cevabıyla karşılaşmanız pek mümkün olmayacaktır. Çünkü bu meseleyi yani din gerçeğini bilme­yen kitleler olmasına rağmen bilmediğini bilenler yok de­necek kadar azdır.

Herkesin bir din tanımı,

herkesin bir din görüşü vardır bu toplumda!.

Din konusundaki genel kanı ise din vakasının Allah ile kul arasındaki bazı ilişkileri tanzim eden, namaz, hac, oruç gibi ibadetlerin nasıl yapılacağını açıklayan görüşler manzumesidir. Nitekim bu tanım, resmi ideolojinin din ta­nımı olup; okullarda ve bilhassa camilerde halka yansıtılan bir tanımdır. Halktaki bu yanlış din inancı, genellikle Diya­net teşkilatından kaynaklanan bir inançtır. Din gerçeğini temel olarak camilerde öğrenebileceğini, camilerde göz-lemleyebileceğini düşünen insanlar, camilerde anlatılanları din olarak kabul etmekte ve din gerçeğini bu kabule göre tarif etmektedirler.

Oysa biliyoruz ki bazı istisnalar dışında camilerde yansıtılan din, kesinlikle ve kesinlikle İslam değildir. İslam dinini temelde reddeden bir rejimden ve bu rejimin kuklası haline gelen bir teşkilattan zaten başka bir şey bekleme durumunda da değiliz. Halk arasında din adamı olarak ta­nınan bu kimselerin dini, genel olarak kendilerine maaş ve makam veren müstekbirlerin dinidir. Müstekbirlerin görüşü ile ellerinde bulunan Kuranı Kerim’in görüşü çatıştığı za­man, “Dut yemiş bülbül” veya “Rüşvet yemiş düldül” gibi, sustuklarını görürsünüz bu satılmışların!.

“Her din bir hayat şeklidir ve her hayat şekli bir dindir”

İslam gerçeği şayet namaz, oruç, hac gibi bazı iba­detlerden İbaret olsaydı, Kur’an’ı Kerim’deki; “..Bugün dini­nizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim.. (5-Maide 3)” buyru­ğu, namaz, oruç ve hac hükümlerinin hemen arkasından indirilir ve Kur’an’ı Kerim beş, on sahifelik bir Kitab olur­du.

Oysa biliyoruz ki “.Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim..” buyruğu, islam’ın bütün bir yaşantıya inti­zam veren siyasi, ekonomik, iktisadi, sosyal ve diğer ko­nulardaki hükümleri beyan edildikten sonra indirilmiştir. Beş, on sahife değil, altıyüzbeş sahife olan Kur’an’ı Ke­rim’de bütün bu konulara yer verilmektedir. Nitekim razı olacağı dinin nasıl ve ne şekilde yaşanacağını İlahi vahiyle beyan eden şanı yüce Rabbimiz, bu İlahi vahyin noksansız bir ifadesi olan Kur’an’ı Kerim’de., insanın Allah ile münasebetlerinden, kendi nefsi ve şeytan İle, kainat ve dünya ile, aile ve akrabası ile, insan ve toplum ile,

İslami veya gayriislami devlet ile, yöneticiler ve liderler ile, kanun ve hükümler ile, adet ve ananeler İle münasebetlerine kadar, bütün bu konulara ferdi ve toplumsal düzlemde açıklık getirmekte­dir. Kur’an’ı Kerim’in nelere şamil oiduğu engin muhteva­sından anlaşılacağı gibi, aşağıdaki ayet-i kerimede de bu gerçek beyan edilmektedir.,

                  

        

 

 

 

İslam dinini sadece bazı ferdi ibadetler olarak algılı­yorsanız,

kominizme veya sosyalizme karşı çıkmak adına kapi­talizmi desteklemeyi İslami bir vecibe görüyorsanız,

ağzından “Allah” lafzı çıkan bütün politikacılan, bu politikacıların icraatlarına bakmadan müslüman kabul ediyorsanız, bu politikacıları din kardeşi görüp, bu politikacılara din adına itaat ediyorsanız,

İslam hukukunu geçmişe, beşeri hukukları günümüze nisbet ediyorsanız, tağuti sistemlerin çanak yalayıcıları olan ve tağutun maslahatını gözeten resmi din görevlilerini, dininize göre müftü veya imam kabul ediyorsanız,

dünya emperyalizmine din adına karşı çıkan müslümanîara, aşın dinci veya terörist diyorsanız, kafire şer, müşriğe ehven-i şer olarak bakıyorsanız,

Evet bütün bu meselelere, böylesi yaklaşımlarda bulu­nuyorsanız.,

Biz sizleri gerçekten yeni bir dine,

ismi “İslam” olan, fakat atalannız tarafından tahrif edilen, değiştirilen, dejenere edilen geleneksel dinle her­hangi bir ilgisi olmayan yepyeni bir dine davet ediyoruz..

İşte bu yeni dinde, zulme nza göstermek yoktur.

İşte bu yeni dinde, ahiret için Allah’a, dünya için tağuta kulluk etmek yoktur.

İşte bu yeni dinde, göklerin hakimiyetini Yaratıcıya, yerlerin hakimiyetini yaratılmışlara bırakmak yoktur.

İşte bu yepyeni dinde, “Ben hem müslümanirn, hem kapitalisttim”, “Ben hem müslümanım, hem faşisttim”, “Ben hem müslümanım, hem sosyalisttim” demek, İslam ile birlikte başka bir dini, başka bir ideolojiyi, başka bir izmi de kabul etmek, kesinlikle ve kesinlikle yok­tur..

İşte bu yepyeni dinin adı, Resulullah (s.a.v.)’in tebliğ ettiği İslam’dır. Davet edilmekten ve davet etmekten onur duyduğu­muz

İSLAM gerçeğidir…

Alıntı : Mehmet Alagaş “Din Gerçeği ve İslam”, İnsan Dergisi Yayınları

Tavsiye Derecesi : 1. Seviye Şiddetle Okunması Gerekenler Arasında

 


Yorum bırakın